Yazı İçeriği
“Kırgındı ömürlerimiz hiçbir şeyi değiştiremediğimizden
İçten içe yaşadığımız pişmanlıklarla
Kaç baharın gülü solmuştu yüreklerimizde
Saat İzmir sularıydı, öpüldünüz efendim” (*)
Foça Gezi Notları
Arife günü aldığımız bir karar sonucu 21 Ağustos bayramın ilk gününü değerlendirmek için Foça’ya gitmeye karar verdik. Uzun bayram tatili nedeniyle insanlar bulundukları yerlerden başka yerlere gitmek için yola çıkmıştı. İnanan insanların bir kısmı inançları gereği kurban kesme telaşında olacaktı. Bu nedenle bayramın ilk günü yollar sakin olurdu. Sabah gün doğumuyla birlikte yola çıkarsak yolculuğun keyfine diyecek yoktu. Kaldığımız yer ile gideceğimiz yer uzak sayılmazdı, hatta yakın bile sayılırdı. Yaklaşık 2 saat. Uzun ya da kısa fark etmez, her yolun ve yolculuğun güzelliği birbirinden farklı oluyordu.
Yaklaşık 15 yıl önce gitmiştik Foça’ya. Aradan bu kadar zaman geçince insan birçok şeyi unutabiliyor. Hafızamızdaki görüntüler silinebiliyor. Bizimde Foça’ya dair anımsadıklarımız flu hale gelmişken görüntüleri tazelemenin ruhumuza iyi geleceğini düşünüyoruz. Kızım ve oğlum her ne kadar gün içinde anlaşamazlarsa da, “kedi-köpek gibi” sürekli didişseler de yol deyince koyun kuzu sarması oluyorlardı.
Gece ne kadar geç ya da erken yatarsam yatayım sabah 6’da ayaktayım. Güneşin doğumundan önce uyanır, sabahın serinliğini ve sokakların sessizliğini içime çekerim. Güneşin ilk ışıkları evlerin çatılarına düşmeye başladı mı; sabahın serinliği ve sokakların sessizliği kayboluyor ve günün büyüsü bozuluyordu. İşte bu büyü bozulmadan yola çıkmalıydık.
Aydın’ın havasını bilenler bilir. Temmuz ve Ağustos aylarının sıcaklığı bir başkadır. Diğer aylara nazaran bu iki ay felaket sayılır; çok ama çok sıcak olur.
Güzel bir hava, güneşin doğumundan önce hafiften esen rüzgarın yarattığı serinlik ve kuşların sesi… Sağlığınız da yerinde ise, insan daha başka ne ister ki?
Kısa bir hazırlıktan sonra yola çıkıyoruz. Yol bomboş, tek tük araç var. İzmir’den sonra Çiğli ve Menemen’den sonra, Buruncuk mevkiini geçince ilk ışıklardan sola döndüğümüzde, Eski Foça yoluna giriyoruz. Yolu takip ediyoruz. Ilıpınar ve Yenibağarası köylerini geçtikten sonra Foça’ya (daha doğrusu Eski Foça’ya) varıyoruz. Eski Foça’da sahil yolunu takip ettiğimizde, 20 km sonra Yeni Foça’ya ulaşıyoruz. İzmir-Foça arasında toplu ulaşım araçları da bulunuyor.
Foça’yı gezmeye başlamadan bilmemiz gereken bir husus var. Bir Foça yok, gerçekte 2 Foça var. Eski ve Yeni Foça.
Uzun bayram tatilini yaşarken, yazın sonuna doğru yaklaşıyoruz. Yaz bitecek olsa da, mevsim bahar. Baharda gezmek, bambaşka bir duygu. Doğa rengarenk, çiçekler ve böcekler birbirinden güzel. Bütün bu duygularla yolunuzu Foça’ya çevirmişseniz, hayatı yeniden yaşama isteğiniz artıyor.
Yol boyu birbirinden sevimli ve küçük yerleşim yerlerini gezmek, kahvelerde yorgunluk çayı ya da kahvesini yudumlamak, yöresel lezzetleri tatmak, taş evlerini, dar sokaklarını, içinde kaybolmak istediğiniz çarşıyı dolaşmak, denizin mavisi ve ağacın yeşilini yeniden sevmek insana huzur veriyor. Geçmişin acılarını düşününce, mübadele yıllarında yerinden yurdundan edilenlerin yaşadıklarını hatırlamak zorunda kalınca, üstelik o insanların yaşanmışlığına dair hiçbir izin olmadığı hissine kapılınca sevme duygunuz inciniyor sanki.
Ayrıca Okuyun: Ege’nin Uysal Kızı Urla
Foça Gezilecek Yerler
Pers Mezar Anıtı
Foça’nın 10 km doğusunda, İ.Ö. 4. yüzyıla ait Pers Mezar Anıtı. İki katlı olan anıt mezar büyük bir kaya kütlesinin oyulmasıyla oluşturulmuş ve mezar odası alt katta bulunuyor. Mezar odası oldukça pis kokuyor ve çevresinde çöpler var.
Yel Değirmenleri
18. ve 19. yüzyıla ait olan ve kendi haline bırakılmış üç yel değirmenleri görünüyor. Yel değirmenlerinin bulunduğu tepeden Foça’yı, denizi ve adaları seyretmenin tadına doyum olmuyor.
Taş Evleri
Taş evler yöreye özgü, yörenin egemen mimari mirası olarak kabul ediliyor. Birçok taş ev restore edilmiş, bir kısmı butik otel ya da kafe olarak hizmet veriyor. Bu evlerin hemen hemen tamamının birbirinden güzel giriş kapıları, renkli panjurları, küçük ve sevimli balkonları ve çiçekli bahçeleri misafirlerini bekliyor.
Surlar ve Beşkapılar Kalesi
İlçenin doğusundaki tepelerin üzerinden geçen surlar, Athena Tapınağı’nın bulunduğu yarımadayı kuşatıyor. Foça, bu surların içerisinde kalıyor. Surlarda bulunan yazıta göre, Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1538-1539 yıllarında onarım görüyor. Kısmen tahrip olan surlar 1983’de restore ediliyor. Eski zamanlarda surların yan yana dizili 5 kapısının bulunduğu bölüm şehre giriş için kullanılıyor. Kale UNESCO Dünya Kültür Mirası aday listesinde yer alıyor.
Foça Adaları
Hayırsız (Atatürk **), Metalik, Orak, Pide, Fener (Oğlak), Eşek ve İncir adalarında Foça’nın simgesi fokların yanı sıra birçok kuş türü barınıyor. Bu adaların en büyüğü olan Orak Adası’nın güneybatısında bulunan Siren Kayalıkları fokların barınağı olarak biliniyor. Foça adının dönüşümü de antik “Phokaia” (fok yurdu) kelimesinden geldiği anlaşılıyor. Akdeniz foklarının barınağı olduğundan bu kayalıklara çıkmak, yüzmek ve avlanmak yasak.
Foça Plajları
Gerek Foça’nın merkezinde gerekse Foça’dan Yeni Foça’ya giderken birçok farklı noktadan denize girilebilecek yerler mevcut. Çanak Koyu, Foça Fener Beach, Foça Vertigo Plajı, Eski Foça Sahili, Levo Beach, Bueno Beach, Kosova Plajı, Kamping Plaj, Hanedan Beach, Sazlıca Plajları, Mambo Beach ve Yeni Foça Halk Plajı gibi. Foça’da deniz oldukça temiz ve pırıl pırıl. Foça çevresinde bulunan birçok koya ve adalara tekne turlarıyla gidilebiliyor. İlçe merkezinde günübirlik ve saatlik tur düzenleyen tekneler bulunuyor. Tekneler saat 11.00’de hareket edip akşamüzeri saat 18.00 gibi geri dönüyor. Kısa turlar saat 18.15-19.30 arası yapılıyor.
Sakız Dondurma Nazmi Usta
Foça’nın en ünlü esnafı. 32 yıldır ilçede hizmet veren Nazmi Usta’nın ilginç bir hikayesi var. “Dedem, 1930’lu yıllarda Bulgaristan’ın Stara Zagora kentinde bozacılık yapmış. İkinci Dünya Savaşı sıralarında ailem tekrar Kuzey Makedonya‘ya dönmüş. Tetova’da (Osmanlı dönemindeki adı Kalkandelen) boza, pasta ve dondurmacılık yapmaya başlamışlar. Babam, dondurma ustasıydı. Bugün ‘Bolu Mengen’ deyince nasıl yemek ustaları akla gelirse, o zamanın Kalkandelen’i de bu ürünlerin ustalarıyla tüm Balkanlarda tanınırmış. 1977 yılında Türkiye‘ye göç edip, Kırıklareli’ne yerleşmişiz. O zamanlar 16 yaşındaydım. Hiç Türkçe bilmiyordum, sonradan öğrendim. Yolum Foça’ya düşünce de sokaklarda dondurma satmaya başladım. İlk zamanlarda yılın 6 ayı dondurma sattım. Sonra havaların durumuna göre bunu 9 aya kadar çıkardım.”
57 yaşındaki Nazmi Altıntaş, bilinen adıyla Nazmi Usta ürettiği 33 çeşit dondurmanın formülü kendisine ait. Sakız, Antep fıstığı, incir, ceviz, karamel, krokan, vanilya, nane, çilek, karadut, limon, muz, kivi, yoğurt, muz, kayısı, kapuçino, böğürtlen, vişne, frambuaz, meyve kokteyli ve meyveli yoğurtlu dondurmalarıyla herkesin beğenisini kazanıyor.
İlçenin merkezinde küçük bir dükkan olmasına karşın, gün boyu müşterisi eksik olmuyor. Oldukça lezzetli dondurmaları. Yolunuz Foça’ya düşerse denemeyi unutmayın!
Ayrıca Okuyun: Türkiye’nin İlk Slow Food Köyü Germiyan
Karataş Efsanesi
Yaygın efsaneye göre; bölgede bulunan ama nerede olduğu kimse tarafından bilinmeyen Karataş’a ayak basan ziyaretçilerin Foça’dan bir daha ayrılamayacaklarına inanılıyor. Güzel bir efsaneymiş. İnsan gerçek olmasını istiyor.
Kozbeyli Köyü
Sakin ve sessizliği, tarihi yapıları, taş evleri, daracık sokakları, dibek kahvesi ve eksik olmayan misafirleriyle, Foça’nın hemen yakınında şirin mi şirin bir köy.
Burası aynı zamanda, ünlü edebiyatçı, şair–yazar Hüseyin Yurttaş’ın köyü. Hüseyin Yurttaş, 1946’da Foça’nın Kozbeyli Köyü’nde doğdu. Parasız yatılı okudu. 1964–1983 yılları arasında çeşitli illerde öğretmen olarak görev yaptı. Arkadaşlarıyla birlikte İzmir’in en uzun ömürlü edebiyat dergisi “Dönemeç” i çıkardı. Onlarca şiir, düz yazı ve çocuk kitabı bulunan yazar, Nevzat Üstün Şiir Başarı, Ömer Faruk Toprak Şiir, Ceyhun Atuf Kansu Şiir, Yunus Nadi Yayımlanmamış Şiir ve Cevdet Kudret Edebiyat ödüllerinin de sahibi. Halen köyde yaşıyor. Biz denk gelemedik, siz denk gelirseniz birbirinden güzel dizelerin sahibiyle sohbet edebilirsiniz.
Köyün tarihi 600 yıl öncesine gidiyor. Bütün Ege Bölgesi’nde gördüğümüz yapıyı burada görüyoruz. Bölge eski bir Rum bölgesi. Mübadele sırasında, Kozbeylili Rumlar Yunanistan’a gönderilirken, Yunanistan’dan gelenlerin bir kısmı da buraya yerleştiriliyor.
Köyde birçok kafe, restoran ve birbirinden sevimli hediyelik eşya dükkanları bulunuyor. Bütün bunların içinde bir tanesi var ki; köyün adıyla özdeşleşen, adeta köyle bütünleşen Şakir’in Dibek Kahvesi görülmesi gereken bir yer. Köyü ziyaret eden hemen herkesin uğradığı otantik ve sevimli bir yer. Aşağı yukarı bütün gezi sayfalarında adı geçen dibek kahvesini ve yemeklerini sevmedim. Kahvenin sunumu güzel, ancak fincanın yarısından fazlası telve idi. Mantı tabağının içinde de saç kılları çıktı. Ayrıca masaya getirdikleri ekmekler de oldukça sert ve bayattı, diş kıracak cinsinden. Mekanların şanssız an ya da zamanları olabilir. Şakir’in Dibek Kahvesi’nin de şansız anına denk gelmiş olabiliriz.
Foça’ya giderken ya da Foça’dan dönerken tabelalar size köyü gösteriyor. Ulaşım oldukça kolay ve rahat. Köyü ziyaret etmeden Foça’dan ayrılmayın derim.
Yeni Foça
Gerek Eski Foça’dan gerekse de Kozbeyli Köyü’nden Yeni Foça’ya ulaşım rahat ve kolay. Yeni Foça Eski Foça’ya göre beton yığını duruyor.
Yeni Foça’nın da sessizliği, sakinliği, insanların rahatlığı, denizin güzelliği ve temizliği, bütün beldeyi kaplayan sahil şeridi ve plajı, yürüyüş ve bisiklet yolu, birbirinden güzel kafeleri ve ara sokaklarındaki taş evleriyle görülmeyi hak ediyor.
Ayrıca Kybele Açık Hava Tapınağı, Athena Tapınağı, Antik Phokaia Kenti, Şeytan Hamam ve Osmanlı Mezarlığı görülebilir.
Gerek Eski Foça gerekse de Yeni Foça’da her bütçeye uygun konaklama olanakları bulunuyor.
Foça, İzmir’in sevimli mi sevimli, küçük mü küçük bir ilçesi. Limanı, çarşısı, taş evleri, tarihi yapıları, denizi ve el değmemiş koyları, yel değirmeni ve tepeden Foça’nın seyrine doyum olmayan görüntüsü, sıcak ve yardımsever insanları, adaları, mitolojik öykülere konu olan Siren Kayalıkları, Akdeniz foklarıyla farkında olduğumuz veya olmadığımız bir cennet. Bu cenneti hala görmediyseniz gözlerinizi bu güzelliklerden daha fazla mahrum etmeyin.
Aşkla gezin, güzellikler sizin olsun.
İyi gezmeler.
(*) Hüseyin Yurttaş’ın “Öpüldünüz Efendim” şiirinden.
(**) Hayırsız Ada’ya güneyden yaklaşırken ortaya çıkan siluetin Atatürk’e benzetilmesinden dolayı Atatürk Adası da deniyor.
Çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık.