Gaziantep’e ne zaman gidecek olsam içimi tatlı bir heyecan kaplar. Gezilecek yerleri, dünyaya nam salmış lezzetli yemekleri, şivesiyle insanın yüzünü gülümseten yerel halkları, bölgeyi domine eden modern kent hayatı ve tabi ki çingene kızına ev sahipliği yapan Zeugma’yı yeniden görecek olmam bu heyecanımı her daim taze tutar.
Gaziantep tanıtımına Hadigez.com olarak katkıda bulunmak maksadıyla Ayıntap Otel’in genel müdürü Sayın Salih Mumcuoğlu’nun daveti ve BEN Turizm’in ulaşım desteği ile 18-21 Aralık tarihlerinde yeniden bu güzel şehri ziyaret etme şansı buldum…
18 Aralık Salı günü saat 18:30’da BEN Turizm ile İstanbul’dan Gaziantep’e gitmek üzere Harem’e geldim. Yarım saat erken gelmiştim. BEN Turizm yazıhanesine giderek burada beni Gaziantep’e götürecek olan otobüsümü beklemeye koyuldum. Bu esnada firma çalışanı ile keyifli bir sohbetimiz oldu. Sohbetimizin konusu tabi ki Gaziantep’di. Şehir hakkında, mutfağından ve insanından konuştuk. Çay ikramında bulunan firma çalışanı çok ilgiliydi. Kendisinin Gaziantepli olması memleketini daha da bir iştahlı anlatmasına neden oluyordu. Keyifle dinliyordum. Henüz yola çıkmadan Gaziantep hakkında kendisinden böylesine güzel bilgiler almam beni daha da fazla heyecanlandırıyordu. Sohbete doyum olmazdı ancak otobüsümüz de perondaki yerini almıştı. Firma çalışanının ilgisi ve samimiyetinden dolayı bir kez daha teşekkür ederim.
Beni Gaziantep’e götürecek olan otobüsümüz 2018 model Travego. Yeni ve konforlu! 1 numaralı koltukta seyahat edeceğim. Karayolu ile her seyahat ettiğimde mutlaka en önde yolculuk etmeyi tercih ediyorum.
Otobüsümüz tam saatinde hareket etti. Artık yoldayız! BEN Turizm’in 18:30 otobüsü ekspres ve 13 saat gibi kısa bir sürede Gaziantep’e varıyor. İstanbul’dan çıktıktan sonra sırasıyla Düzce, Bolu, Ankara, Aksaray ve Adana şehirlerini geçerek Gaziantep’e ulaşıyor. Bolu ve Aksaray’da olmak üzere 30’ar dakika yemek ve ihtiyaç molası veriyor.
Yolculuğumuz çok keyifli geçiyor… Host, konuklara karşı güler yüzlü ve ilgili davranıyordu. İhtiyaçlarımızı, bir şey içip-içmeyeceğimizi soruyordu. Mola zamanlarında şoförler de yolcularla sohbetini eksik etmiyor ve ilgili davranıyordu. Gaziantep seyahatimize ulaşım noktasında destek olan Sayın Mehmet Özkeleş Bey bilgi vermiş olmalı ki mola esnasında şoförler bana seslenerek yemek ikramı için restorana davet ediyorlardı. Tekliflerini nazik bir şekilde geri çevirsem de kabul etmiyorlardı. 🙂
İki şoför çalışan, host ve ben restorana giderek aynı masada oturduk. Kendimize yiyecek bir şeyler söyledikten sonra başladık sohbet etmeye. Hepsi son derece mütevazi, güler yüzlü ve misafirperverdi. Yolculuk keyfim bir kat daha artmıştı. Yemeklerimizi yedik, çaylarımızı yudumladık. Mola esnalarında ve yol boyunca Gaziantep’ten konuştuk…
Keyifle geçen 13 saatlik yolculuk sonrası Gaziantep’e varıyorduk. Otobüsten iner inmez şoförlere ve host arkadaşlara teşekkürlerimi ileterek doğruca Ayıntap Otel’in yolunu tuttum. Şehir merkezine gitmek için otogarın arka tarafından toplu taşıma araçları geçiyor. Büfeden tek kullanımlık kart alabilir ve şehir merkezine gidebilirsiniz.
Buradan şehir merkezine geçtim. Otel, merkeze yürüme mesafesinde. Kısa bir yürüyüş sonrası Ayıntap Otel’e geliyordum. Salih Bey resepsiyon bölümünde beni güler yüzüyle karşılıyordu.
Ayaküstü kısa bir sohbet sonrası otele kaydımı yapıyor ve ardından 407 numaralı odama geçiyordum.
Oda çok geniş, ferah ve güzelce dekore edilmiş. Bir konuğun ihtiyacı olabilecek her şey vardı.
Yolculuğun verdiği yorgunluk üzerine biraz dinlenmeye geçtim. 3 saat kadar uyuduktan sonra tekrar kalkarak küçük sırt çantamı hazırladım ve Salih Bey ile attık kendimizi Gaziantep sokaklarına. Vaktim kısıtlı. Yalnızca 3 gün için gelmiştim Gaziantep’e. Dolayısıyla erkenden bu güzel şehri gezmeye başlamak doğru olacaktı.
Hava sisli ve yağışlıydı. Bir o kadar da soğuk. Ancak, insanda gezmek ve yeni yerler görmek bir tutku olunca bu olumsuzluklara hiç de aldırış edilmiyor. Bana eşlik edecek olan Salih Bey de Gaziantep aşığı ve gezmeyi sevince havanın kötü oluşu şehri gezmemize hiç engel olmadı.
İlk olarak şehrin eski meydanından başladık Gaziantep’i gezmeye…
Burası orta büyüklükte, güzel kare mermerler ile döşeli, çevresini küçük mağazaların çevrelediği bir yer. Gösteriler, kutlamalar, eğlenceler, buluşmalar hep burada yapılırmış. Meydanın ortasında atı üzerinde Atatürk heykeli bulunuyor.
Meydanı bir de eski adliye binası çevreliyor. Burası şimdilerde ziyarete açık, gezilebilir bir yer. Eski Adliye Binası, bir dönem hüzünlerin, sevinçlerin yaşandığı yerdi. Binanın alt kısımları hücrelere çıkıyor ancak şu anlık ziyarete kapalı. Bina girişinde sizi bir resim sergisi karşılayacak.
Gaziantep’in doğal güzellikleri, sosyolojik yapısı ve geleneksel yaşamına dair fotoğraflar sergileniyor. İçlerinde bakmaya doyamayacağınız kareler var. Burada bir saat kadar zaman geçirdik, tek tek fotoğrafları inceledik.
Buradan çıkıp çarşı boyunca yürüdükten sonra Ahi Evran’ın heykelinin bulunduğu kavşağa geldik. 1171-1261 yılları arasında yaşayan Ahi Evran’ın heykeli elinde dua kağıdı, okurken tasvir edilmiş şekilde yer alıyor.
Heykelin önünde bir de Ahi (esnaf) duası yer alıyor. Bu bölge de zaten esnafların olduğu yer. Lokantalar, aktarcılar, tütüncü ve antikacılar burada ürünlerini satıyor.
Ahi Evran heykelinin arkasında yeşil, soğan kubbeli bir de şadırvan yer alıyor. Gelen geçen suyunu içiyor, hemen önündeki banklarda dinleniyor.
Burada Mevlevi Tekkesi bulunuyor. Zaten minaresini göreceksinizdir. Caminin kitabesini okuyunca çok etkilenmiştim…
1638 yılında Antep sancak Beyi Mustafa Ağa tarafından yaptırılmış. Tekke Cami Külliyesi; cami, derviş odaları, şeyh evi ve çeşmeden oluşuyor. Bugünkü Tekke Cami olarak bilinen yer ise, Mevlevi Tekkesi olarak yapılan yapının semahane kısmıdır. Cami kare planlı ve dört ayak üzerinde kasnağa oturan bir kubbe ile örtülü. Dört köşesinde yine dört küçük kubbe bulunuyor.
Külliye içerisinde bir de müze bulunuyor ki; kitabeyi okuduktan sonra gezince daha bir anlamlı oluyor. Müze içerisinde dervişlerin, din alimlerinin yaşadığı dönemler, kur-an okuma sahneleri heykel ve yöreye uygun elbiseler sergilenmekte. Ayrıca eski tarihli geleneksel elbiseler, halılar ve hat sanatlarına dair güzel örnekler yer alıyor.
Yolumuzun üzerinde Kozluca Kasteli’ni görüp içeriye giriyoruz. Yapımı 16. yüzyıla uzanıyor. Burada livas-kastel anlatımını içeren panolar bulunuyor. Burada ilgimi çeken tuvaletler olmuştu. Yan yana dizili şekilde duruyorlardı. Sonradan araya yarım metre kadar duvar örülmüş. Görevliye sorduğumda Roma döneminden esinlenildiğini öğrendim.
Buradan çıkarak kendimizi tekrar Gaziantep’in Eski Kent bölgesinde sokaklara bırakıyoruz. Eski şehrin sokakları Arnavut taşları ile örülü. Sokakları ise dar ve uzun. Eski yapılar bu sokakları güzel bir şekilde tamamlıyor.
Güzel bir an’a tanıklık ettim ve bastım deklanşöre… Önde koşturan küçük bir kız çocuğu ve arkadan bastonuyla gelen yaşlı bir teyze. Doğduk, büyüdük, yaşlandık… Bu fotoğrafa ayrıca kısa bir hikaye ve şiir yazmak istiyorum…
Gezilecek yerlerin çoğu Eski Kent bölgesinde. Dolayısıyla buradan çıkarak hemen Şıh Cami ve Kasteli’ne gidiyoruz.
Kastele 10 basamaklı bir merdivenden inip ulaşıyoruz. Yine abdest almak için bir de şadırvan bulunuyor. Kastel, cami avlusu içerisinde yer alıyor.
Camiden çıktığınızda karşınızda hoş bir yapı belirecek. Burası Şehbal Hanım Konağı. 19. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş ve yüzyılı aşkın bir süre kullanılmış.
Geleneksel Antep evlerinin en güzel örneği olan konak 2 katlı ve 9 odalıdır. Zemin kat odalarının tamamı avluya açılıyor. Avluya çıkan odalarda dönemin kullanılmış eşyaları sergileniyor. Kap-kacak, sini, sandalyeler, oklava, dolap ve kilim görülebilir.
Konaktan çıktıktan sonra ilk defa ziyaret edeceğim Savaş Müzesi’ne nihayet gelmiştim. Burada sahnelenen eserler insanı duygulandırıyor. Antep savunmasında yaşananlar dün gibi gözler önüne seriliyor. O günlerde yaşanan sıkıntılar, yokluklar, acılar çok açıklayıcı bir şekilde resmedilmiş.
Müze içerisinde beni en çok etkileyen Şehit Kamil hadisesi olmuştu. Yaşanmış hikayeden bahsetmek isterim…
Kamil, fakir bir babanın oğluymuş. 14 yaşındaki Kamil annesiyle beraber dedesinin yanından çöp soymadan geliyormuş. Kamil’in ve annesinin sırtında çöpler, Fransızların askeri fırın olarak kullandıkları binanın önünden geçerken, 3 Fransız askeri Kamil’in anacığının yolunu kesip peçesini açmak istiyorlar.
Ana Hatice peçesine uzanan eli ısırıyor ve Kamil yetiş diye yavrusuna bağırıyor. Annesinin saldırıya uğradığını gören Kamil bu esnada sırtındaki çöpleri yere atıp koşuyor… Yerden bir taş alıp öndeki askere vursa da bu esnada bir çığlık kopuyor ve Kamil Fransız askerler tarafından süngüleniyor. Ve Kamil oracıkta henüz çocuk yaşta ölüyor.
Müze içerisinde Antep kuşatması esnasında yaşanan tüm zorluklar, yokluklar sahnelenmiş ve ziyaretçilerine sunuluyor.
Ve insana bir “vay be” dedirtiyor. Buğdaydan un yapan analar, karanlık mağaralarda bebelerini uyutanlar, yaralıların çığlıkları… Her şey o günkü izlenimi insana hissettiriyor.
Müze içerisinde bir diğer ilgimi çeken ise “tak-tak” olmuştu. Peki, nedir bu tak-tak? Anlatayım…
Antep savunmasında halk, düşman kadar yokluklarla da mücadele etmiştir. Fransızlar, Antep’e yardım gelmesini engellemek için şehrin dört bir yanını kuşatmıştı. Çaresiz kalan halk, cephanesiz de kalınca çareler türetmeye başlamıştı. “Tüfekçi Yusuf” tarafından tahtadan icat edilen bu alet, şehrin dört bir tarafına dağıtılmıştı. Kaynaklara bakıldığında Fransızlar baskınlarının gece yapıldığı anlaşılmaktadır. Antepliler, dar sokaklarda evlerinde gece tak-tak çeviriyor ses yankılanıp, büyüyordu. Çıkan bu ses ise düşmana makineli tüfek izlenimi veriyordu. Fransız karargahı da Anteplilerin elinde çok sayıda mermi var zannedip, gece baskını yapmıyorlardı. Bir başka deyişle; Fransız ordusunun 20.000 askerine, 6 tankına, 3 uçağına ve 300 makineli tüfeğine karşı elinde mermisi azalan ve bunu düşmana hissettirmeyen Kahraman Anteplilerin icadı tak-tak savaşın seyrini önemli ölçüde değiştirmiştir.
Müzeden ayrıldıktan sonra Gaziantep’in kastellerine geldik…
UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’nde bulunan kasteller Gaziantep’in eşsiz kültür mirasları arasında yer alıyor. Kasteller nedir diye soracak olursanız; evlerin su ihtiyacını karşılayabilmek için yapılan yapılardır. Anadolu Türk su mimarisinde yalnızca Gaziantep’te bulunan kastel yapılar şehrin eşsiz kültür miraslarıdır. Tabi yalnızca evlerin su ihtiyaçlarını karşılamak için değil, yaz aylarında sıcaktan bozulmaya müsait erzakların da kuyulara sarkıtılarak bozulmaması için kullanılıyordu.
Gaziantep’de onlarca kastel olduğu biliniyor ancak çeşitli sebeplerle yok olmuşlar. Günümüze kadar gelen kasteller ise;
- Şıh Kasteli
- İhsan Bey Mescidi ve Kasteli
- Pişirici Mescidi ve Kasteli
- İmam-ı Gazali Kasteli
- Ahmet Çelebi Kasteli
- Kozluca Kasteli’dir.
Kastellerden çıktıktan sonra yol üzerinde güzel bir han içerisine girdik. İçerisi çok güzel bir şekilde dekore edilmiş otantik havası vardı. Mevsimin kış olması nedeniyle kimseler olmasa da, yaz sezonu bir hayli kalabalık olduğunu işletmecisi söylüyordu. Burada birer bardak sıcak çay içerek dinlendik.
Ardından Bey Mahallesi’ne doğru yürümeye başladık. Hava sisli ve yağmurlu. Fakat bu bizi pek etkilemiyordu. Bey Mahallesi girişinde sizi 20. yüzyıldan kalma güzel konaklar karşılayacak. Hepsi birbirinden güzel ve zarif.
Dönemin yaşantısını gözler önüne seriyor. Eski Antep yerleşim yeri olan Bey Mahallesi’nde onlarca güzel konak bulunuyor. Mahallenin önemli bir diğer özelliği de, 20. yüzyıla kadar Müslüman ve Ermenilerin bir arada komşu olarak yaşamalarıydı. Ancak daha sonra çıkan Antep kuşatması ve savaştan sonra bu komşuluk bozulmuş.
Gaziantep’e geldiğinizde Bey Mahallesi’ne mutlaka uğrayın. Burada her sokağı adımlayın, birbirinden güzel konakları büyük bir keyifle seyre doyun.
Salih Bey önde giderken ben de sürekli fotoğraflar çekiyordum. Güzel bir kare olduğuna inandığım bu hoş an da Gaziantep gezimin unutulmazları arasında yerini alıyordu.
Bey Mahallesi aynı zamanda Çocuk ve Oyuncak Müzesi, Atatürk Anı Müzesi ve Etnografya Müzesi’ne de ev sahipliği yapıyor.
Mahalleyi adımlarken Atatürk Anı Müzesi de karşınıza çıkacak. Müze girişinde saklambaç oynayan iki çocuk heykeli var. Gaziantep gezilerinde burada fotoğraf çekilmeden dönmek olmazdı. 🙂
Burada Atatürk Anı Müzesi, Çocuk ve Oyuncak Müzesi ve Ali İhsan Göğüş Müzesi’ni ziyaret ettik…
Atatürk’ün 26 Ocak 1933 tarihinde Gaziantep’i ziyaret ettiğinde kaldığı konak, kullandığı karyola, yemek yediği çatal-bıçak-kaşık takımı ve Antep’te geçirdiği zamanda çekildiği fotoğrafları müze içerisinde sergileniyor.
Çocuk ve Oyuncak Müzesi ise her yaştan insanın bence ziyaret etmesi gereken bir yer. Ne şirin, ne hoş bir yerdi. Çocukluk yıllarıma götürmüştü beni. Çocukluk yıllarımda oynadığım oyuncakları görünce duygulanmıştım.
Müze içerisinde eski yıllara ait oyuncaklarımızın yanı sıra İngiltere, Japonya, Almanya ve Amerika menşeili oyuncaklar da yer alıyor. Müzenin bir alt katı mağaralar bölümüne iniyor. Burası hakikaten etkileyiciydi.
Dünyanın farklı ülkelerinden kostümler çok güzel bir şekilde sergileniyor. Her köşede farklı bir ülke ve temsilen kostümler, bilinen turistik yapıları. İnsanı minik bir eğlenceli dünya turuna çıkarıyor. 🙂
Oyuncak müzesini gezdikten sonra Ali İhsan Göğüş’ün yaşadığı eve gittik. Bugün ise müze olarak hizmet veriyor.
Ali İhsan Göğüş, gazeteci, milletvekili ve bakanlık görevlerinde bulundu. 1924 yılında Gaziantep’te doğdu ve 22 Temmuz 2011 tarihinde İstanbul’da öldü. Mezarı Edirnekapı Mezarlığı’nda.
Müze evinde Ali İhsan Göğüş’ün elbiseleri, kullandığı eşyalar, gazetecilik yıllarına dair çalışmalar yer alıyor. Evinde kullandığı mobilyalar ve diğer araç-gereçler de görülebilir.
Buradan çıktıktan sonra doğruca otelin yolunu tuttuk. Tabi yol üzerinde birkaç yeri de görmeyi ihmal etmedik. Bunlardan biri Atatürk’ün Gaziantep’teyken yaptığı balkon konuşması ve yeri. Gazi Mustafa Kemal Atatürk 26 Ocak 1933 tarihinde Gaziantep’i ziyaret etmiş ve Gazianteplilere bu balkondan hitap etmişti.
Yolumuzun üzerindeki bir başka ziyaret ettiğimiz yer ise Kendirli Gazi Kültür Merkezi olmuştu. Burası aslında bir Ermeni kilisesiydi. Şanlı Antep savunmasının da kurşun izlerini duvarlarında taşıyan yapı görülmeye değer yapılar arasındadır. Antep kuşatmasının ne denli çetin geçtiğini duvardaki mermi izlerinden anlayabilirsiniz.
Gaziantep’te gezilecek diğer tüm yerler ve Gaziantep’te nerede, ne yenir sorusunu yanıtladığım içerikleri de okuyabilirsiniz;
- Gaziantep’te Ne Yenir, Nerede Yenir? Gaziantep’e Lezzetli Bir Yolculuk
- Kültür ve Lezzetin Başkenti: Gaziantep
Biz burada Gaziantep gezimizi sonlandırırken doğruca Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürü Sayın Mehmet Bülent Öztürk Bey’i ziyaret ettik. Gaziantep’i, Gaziantep turizmini konuştuk. Kendisine Hadigez.com’dan, yaptığımız çalışmalardan ve Gaziantep seyahatimden bahsederek bilgilendirmede bulundum. Misafirperverliği için tekrar teşekkür ederim.
İstanbul-Gaziantep-İstanbul seyahatime ulaşım noktasında sponsor olan BEN Turizm’den Sayın Mehmet Özkeleş Bey’e ise ayrıca teşekkür ederim. Sizlere BEN Turizm’den bahsetmek isterim…
Gaziantepli Özkeleş Ailesi (Uzun Arap) 1940 yılından beri otobüsçülük ile uğraşan köklü ailelerinden biridir. 2000 yılında açılan ve Mehmeh-Halil Özkeleş kardeşler tarafından işletilen BEN Turizm 40 adet özmal Mercedes Travego yeni otobüsleri ile günlük 23 sefer düzenliyor.
İstanbul-Gaziantep yolunu ekspres otobüs ile gitmiştim. Yeni ve konforlu bir araçtı. Koltuk arkalarında yer alan TV üniteleri öyle diğer pek çok Anadolu firmalarının otobüslerindeki gibi arızalı da değildi. Film, müzik ve TV keyfim yol boyunca sürmüştü. Host arkadaş diğer tüm konuklara karşı ilgiliydi. İsteklerini hızlıca yerine getiriyordu.
Ekspres seferler haftanın her günü saat 16:00’da Esenler otogardan, 18:30’da ise Harem’den Gaziantep’e düzenleniyor.
Konaklamamda Ayıntap Otel’e (Sn. Salih Mumcuoğlu) ve ulaşımda BEN Turizm’e (Sn. Mehmet-Halil Özkeleş) ilgi, misafirperverlik ve destekleri için teşekkür ederim.
Gaziantep gerek tarihiyle gerekse mutfağıyla ülkemizin önemli turistik destinasyonlarından biridir. Gurme ve kültürel gezi tutkunu biriyseniz mutlaka Gaziantep’e gelmelisiniz. Sırf yemekleri için bile hafta sonu iki günlüğüne buraya geliniyorsa, siz de mutlaka bir fırsatını bulun ve Gaziantep’e gelin.