Ne zamandır İzmir seyahati düşünüyordum. Gerek üniversite, gerekse asker arkadaşlarım sürekli davet ediyorlardı. Yine bir hafta sonu seyahatim olan Kütahya gezisinden sonra, İzmir’e hafta sonu gidiş dönüşlü bir bilet aldım. Malatya’da yaşayan dayımın oğlu Emre’nin de askerlik görevi için acemi birliğinin Seferihisar’a çıkması benim için de bir bahane oldu aslında. Gece 00:00 otobüsü ile Samandıra Metro Tesislerinden İzmir’e hareketle sabah saat 10:00’da İzmir Şehirlerarası Otobüs Terminali’ne varıyorum. Emre’nin henüz gelmediği ve Uşak’ta olduğunu öğreniyorum. Ben de bu süre zarfında zamanı değerlendirmek adına kahvaltı yapıyor ve terminalde biraz geziniyorum. Yaklaşık 1,5 saatlik beklemeden sonra Emre de geliyordu.
Konak Meydanı’nda bulunan Saat Kulesi’nin oraya gidiyoruz birlikte. Emre’nin, İstanbul‘dan arkadaşını bekliyoruz. Aynı birliğe düşmüşler. Kısa bir beklemeden sonra arkadaşı Kerem de geliyor. Ertesi gün teslim olacakları için 1 gün otelde konaklayacaklar. Emre ve arkadaşını otele teslim ettikten sonra ben ayrılıyordum yanlarından.
Üniversiteden arkadaşım olan Ümit ile telefonlaşıyoruz. 1 gün Ümit’in evinde konaklayacağım. 10 dakika sonra beni Konak Meydanı’ndan alarak eve geçiyoruz. Ümit’in ailesi ile kısa bir tanışmadan sonra çantamı eve bırakarak dışarı çıkıyoruz. Saat öğlen 12:00 oldu. Ümit ile öğlen yemeğimizi yiyoruz ve üzerine biraz laflıyoruz. Ardından ilk gün için İzmir gezilecek yerler listemde yazılı olan yerlere gidiyoruz.
İlk olarak Konak Meydanı’nda bulunan Saat Kulesi’ne geliyoruz. 1901 yılında Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yıl dönümü anısına inşa edilmiş. Mimarı Raymond Pere. Vali Kamil Paşa’nın oluşturduğu kampanya ile yapım masraflarının bir kısmı İzmir halkının bağışları ile karşılanmış.
Saat Kulesi’nin çevresi cıvıl cıvıl. İzmirli aileler güneşli havanın tadını çıkarıyorlar. Ümit ile birlikte bir süre bankta oturarak meydan çevresinde gezinen insanları izliyoruz. Meydanda bulunan Konak Cami’sini dışarıdan gözlemliyoruz. O esnada içeride namaz kılındığı için cami içeriye giremedik.
Sekizgen planı ve Kütahya işi çinileri ile dikkat çeken bu küçük cami ilk olarak 1755 yılında Ayşe Hanım tarafından yaptırılmış. I. Dünya Savaşı yıllarında ciddi bir onarım görmüş. 1964 yılında tekrar onarılmış ve ibadete açık olarak hizmet vermektedir.
Konak Meydanı’ndan ayrılarak tarihi asansöre gidiyoruz. İzmir’in ara sokaklarından yürüyerek asansöre geliyoruz. Burası, Karataş semtinin bir bölümüne ismini vermiş. Asansör isimli bir tramvay durağının oluşmasına neden olan İzmir’in tarihi mekanlarından Asansör Kulesi, Mithatpaşa Caddesi ile tepedeki Halil Rıfat Paşa semti arasındaki yükseklik farkından dolayı, yaşlı, çocuk ve hamilelerin dik merdivenleri tırmanmasının getirdiği zorluğu aşmak adına 1907 yılında Nesim Levi Bayraklıoğlu isimli bir Musevi hayırsever tarafından inşa edilmiş. İlk zamanlar el buharı ile çalışan kulenin tuğlaları Marsilya’dan getirilmiş. Uzun yıllar Nesim Levi’ye, daha sonra Ayla Ökmen’e ait olan kule 1983 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne Ayla hanım tarafından bağışlanmış.
Tarihi Asansör, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından mimar Zehra Ekinci ve Oktay Ekinci’ye restore ettirilerek İzmir’e yeniden kazandırıldı. 1992 yılında hizmete giren tesisin Mithatpaşa’dan Asansör’e giden yoluna da o sokakta yaşamış olmasından dolayı Dario Moreno Sokağı ismi verilmiş.
Ümit ve ben birlikte asansör ile Dario Moreno sokağına iniyoruz. Pırıl pırıl sokağı, mistik evleri ile çok hoş görünüyordu. Dario Moreno, 1921 yılında Aydın‘da doğmuştur. Şimendifer işçisi Arugete Moreno ile terzi Saul’un oğludur. Demiryolu vagonlarındaki bir patlama sonucunda babası ölünce, aile İzmir’e göç etmiş ve anne Saul ikinci evliliğini yapmıştır. Tilkilik’e yerleşen Dario’yu Musevi Okulu’na vermiştir.
Kendi kendine gitar çalmayı öğrenmiş. Askerliğini Konya Ordu Evi’nde şarkıcı olarak yapan Dario, daha sonra İzmir Ordu Evi’ne tayin edilmiş ve burada şarkı söyleyerek ve gitar çalarak şöhret basamaklarını tırmanmış. Sinemayla da ilgileniyormuş. Pek çok filmde de rol almış. Plaklarıyla Türk ve Dünya müziğine özgün katkılar sağlamıştır.
Dario Moreno’nun İzmir, Tilkilik semtinde yaşamış olduğu ev.
Dario Moreno’nun vasiyeti;
İzmir, tatlı ve sevgili şehrim.
Bir gün şayet senden uzakta ölürsem; beni sana getirsinler.
Fakat, mezarıma götürürken “öldü” demesinler.
“Uyuyor” desinler,
Koynunda tatlı İzmir’im.
Dario Moreno 1968 yılında İstanbul’da yaşamını yitirmiştir. Vasiyeti yerine getirilmeyen Dario’yu ailesinin isteği üzerine İsrail’de toprağa verilir.
Buradan ayrılarak İzmir Arkeoloji Müzesine gidiyoruz. Müze ile yan yana olan Etnografya Müzesi de burada.
İzmir Arkeoloji Müzesi’ne 10 TL bilet ücreti ile girilmekte. Müze kartı olanlara tabi ki ücretsiz. 8500 yıllık zengin bir geçmişe sahip İzmir, Hititlerden İyonlara, Lidyalılardan Perslere, Helenlerden Romalılara ve Bizanslılardan Osmanlılara kadar birçok uygarlığa tanıklık etmiş ve bu uzun geçmiş, izlerini şehrin her köşesine bırakmıştır. Konak’ta bulunan İzmir Arkeoloji Müzesi’ne Konak Meydanı’ndan yukarıya doğru yürüyerek kolayca ulaşmak mümkün. İzmir Arkeoloji Müzesi ilk olarak 1924 yılında Basmane semtindeki terkedilmiş Ayavukla Kilisesi’nde kurulmuş ve üç senelik eser toplama ve derleme çalışmalarından sonra 1927’de halka açılmıştır.
Giriş katta, konferans salonu ve taş eserler salonu yer almaktadır. Kat içerisinde, mermer ve taş heykeltıraşlık eserleri içeren büyük heykeller sergilenmektedir. Müzedeki göz alıcı taş eserler, Helenistik (M.Ö 330) ve Roma (M.Ö 395) dönemlerine aittir. Salonlarda bulunan dört adet vitrin içerisinde, yine mermerden yapılmış küçük boyutlardaki eserler, kendi aralarında gruplandırılarak teşhir edilmiştir.
Taş eserler salonunun girişinde bulunan vitrinde prehistorik devirlerden itibaren doğurganlığın sembolü olan ve zaman içinde Anadolu’nun ana tanrıçası Kibele‘ye ait çeşitli heykel ve adak stelleri sergilenmektedir. Kibelenin kökeni Prehistorik dönemlere kadar uzanmakta olup daha sonra Artemis’e dönüşmüştür. Ayrıca vitrinlerde çeşitli tanrılara sunulan adak stelleri yer almaktadır.
Üst katta seramik eserler sergilenmektedir. Seramik eserler bazen günlük kullanım eşyası bazen de bir sanat eseri olarak üretilmiştir. Özellikle M.Ö. 5, 6 ve 7. yüzyıllarda üretilen ve üzerlerinde çeşitli figür anlatımlarının bulunduğu seramikler toplumlarının sosyal yaşamları, dinleri, gelenekleri, mutfak kültürleri ve sanatları hakkında bilgi veren kaynak olma özelliğini taşımakta. İzmir Arkeoloji Müzesi’nin diğer bir sergi içeriğini Klazomenai lahitleri oluşturmaktadır. Klazomenai (İskele) de üretilmiş olan terra-cotta (pişmiş toprak) lahitler renkli ve zengin bezemeleriyle dikkat çekmektedir.
Ayrıca Okuyun: Kışın İzmir’de Gezilecek En Güzel 5 Yer
Buradan ayrılıp Etnografya Müzesi’ne gidiyoruz. 1831 yılında Neo Klasik tarzda yapılmış, yerel mimariden de izler taşıyan tarihi bir binadır. Müzede genellikle 19. yüzyılda İzmir ve çevresindeki Türklerin günlük hayatı, örf ve adetleri ile ilgili eserler yer almaktadır. Müzede ayrıca günümüzde ustaları çok azalmış olan el sanatları ile ilgili malzemeler ve bunların nasıl üretildiklerini gösteren temsili düzenlemeler de sergilenmektedir.
Türk el sanatları arasında bulunan iğne oyaları, el işlemeciliği, tahta kalıp kumaş baskıcılığı, halıcılık, kilimcilik ve benzeri el sanatları Türk halkının estetik anlayışını yansıtmaktadır. Hepsi de yüzlerce yıllık bir uygarlığın, bir kültürel birikimin görkemli belgeleridir. Bütün bunlar el emeği göz nuru eserlerdir ve onları üretenlerin duygu ve düşüncelerini yansıtmaktadır.
Müzenin ikinci katında halı, dokumacılık ürünleri sergilenmektedir. Halı, kilim, heybe, torba, bel kuşağı, önlük ve benzeri dokumalara ayrılmıştır. Bu bölümde, Ege Bölgesi‘nin dünyaca ünlü Bergama, Milas, Gördes, Kula, Uşak, Balıkesir – Yağcıbedir halı ve kim dokuma örnekleri ile halı dokuma tezgahı sergilenmektedir.
İzmir Etnografya Müzesi gezimizden sonra Ümit ile eve geçiyoruz. Akşam için bir şeyler yiyoruz. Ümit’in ailesi ile muhabbet ediyoruz. Saat 19:00’da Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne ve oradan Kordon’a geçeceğiz. Kıbrıs Şehitleri Caddesi İzmir’in işlek ve eğlence hayatının olduğu bir yer. Burası gece gündüz, hafta içi sürekli yoğun. Sağlı sollu ünlü markaların mağazaları bulunmakta.
Kıbrıs Şehitleri Caddesi ve barların bulunduğu sokakları geziyoruz. Gece geç saatlere kadar burada eğlenceler sürmekte. 80’li dönemleri çalan kafeler, günümüz pop ve yabancı müziklerini çalan kafeler. Türk Sanat Müziği ile yayın yapan cafe ve barlar da mevcut. Her müzik zevkine hitap eden mekanlar ile İzmirli eğlence severlerin seçenekleri çok. Buradan Konak’a geçiyoruz. Konak’ta asker arkadaşlarım ile görüşeceğim. Saat 20:00 gibi Konak’ta arkadaşlar geliyor ve kafede oturarak bol bol hasret gideriyor, sohbet ediyoruz. Tam 6 yıl sonra görüşebildik. Gece ilerleyen saatlere kadar muhabbet edip bir şeyler içtikten sonra ayrılıyoruz. Ümit ile tekrar eve geçiyoruz. İlk gün Ümit’te kalacağım. Bugün bir hayli dolaştık ve yorulmuştuk. Eve geldikten sonra pek oyalanmadan hemen vurup kafaları yatıyoruz.
Ertesi gün sabah saat 08:00’de kalkarak hazır olan kahvaltımızı yapıyoruz. Kahvaltı sonrası Ümit’in ailesine teşekkür ederek sırt çantamı alıp Ümit ile evden çıkıyoruz. İlk olarak Kemeraltı Çarşısı’na gidiyoruz.
Kemeraltı, Mezarlıkbaşı semtinden Konak Meydanı’na kadar uzanan bölgeyi içine alan tarihi bir çarşıdır. Çarşının bugün ana caddesini oluşturan Anafartalar Caddesi’dir. Kemeraltı Çarşısı, İzmir’in en önemli alışveriş merkezidir. Mağazaları, sinemaları ve kafeteryaları ile sokakları günün her saati canlı, her türlü alışverişin yapılabileceği bir site görünümündedir.
Buradan Kızlarağası Hanı’na geliyoruz. Kızlarağası Hanı, 1774 Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılmış ve hizmete açılmıştır. Osmanlı mimarisinin günümüze gelen, İzmir’deki nadir eserlerinden olan han, diğer Osmanlı hanları gibi çarşılı ve avlulu hanlar düzenindedir.
1988-1993 yılları arasında restore edilerek günümüzde turistik bir çarşı olarak hizmete giren Kızlarağası Hanı’nda çok çeşitli el sanatları, halı, kilim, gümüş takı, giyim eşyası, nargile ve malzemeleri, deri kıyafet ve her türlü hediyelik eşya satan dükkanlarda mistik ortamın tadını çıkararak çayınızı, kahvenizi içebileceğiniz bir kahve bulunmaktadır.
Han içerisinde Ümit ile birlikte birer bardak çay içiyoruz. Biraz dinlendikten sonra Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne tekrar gidiyoruz. Burada Mask Müzesi var. Konak Belediyesi, İzmir Mask Müzesi “İnsan” ı anlama çabamızın ürünüdür sözleri ile sizleri karşılamakta. Dünyanın çeşitli kültürlerini yansıtan birbirinden şık boyalı maskeleri burada görebilirsiniz.
Mask Müzesi’ni gezdikten sonra Ümit ile ayrılıyorduz. İzmir gezimde yanımda olan ve evlerinde misafir edip, ailesini tanıma fırsatı verdiği için kendisine teşekkür ederim. Saat 15:00 civarı ve Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nden asker arkadaşım Onur beni alıyor ve Kordon’a gidiyoruz. Burada bir kafeteryada saatlerce oturup muhabbet ediyoruz. Kordon denize sıfır, yeşil alanların bol olduğu, yürüyüş ve bisiklet parkurları ile yaz kış ayı sürekli İzmirli insanları görmek mümkün.
Yaklaşık 4 saat oturduktan sonra Onur ile ayrılıyorduk. Üniversiteden arkadaşım Oya ile buluşup yine Kordon’da bir kafeteryada oturduk. Ben Kordon’u çok sevdim herhalde. Oya ile birer fincan kahve içerek eski günleri yad ettik ve iş güçten bahsettik. 2 saat oturduktan sonra Oya ile ayrılıyorduk. İzmir’de son gecem. Gezgin arkadaşım Güneş Akdoğan’da kalacağım. Tramvaya binerek Evka 3’e gittim. Yarım saatlik bir yolculuktan sonra Güneş’in oturduğu semte geliyorum. Güneş beni karşılayarak eve geçiyorduk. Gezi bloglarından, projelerden ve bol bol seyahatlerden konuştuk. Akşam 22:00’de sohbete başladık ertesi gün sabah 10:00’da yattık. 🙂 Saat 15:00 sularında kalkarak yine biraz sohbet ettik ve 16:00’da Güneş’in evinden ayrıldım.
Saat 22:00’de İstanbul’a döneceğim. Saat 17:00 civarında İzmir merkezde biraz dolaşıp oyalanıyorum. Kendime bir şeyler alıp yiyorum ve saat 20:00 sularında İzmir Şehirlerarası Otobüs Terminali’ne gelerek burada zaman geçiriyorum. Asker uğurlaması devam ediyor. Davul zurnalar çalıyor askerler uğurlanıyordu. Saat de 22:00 olmuştu ve otobüsteki yerimi alarak İstanbul’a dönmek üzere yola çıkıyorduk.