Si-o-se Pol Köprüsü, İsfahan

Zagros Dağları’nın eteklerinde kurulu olan İsfahan şehri 1575 mt yüksekliktedir. Doğu kesiminin büyük bir bölümü Kebir Çölü’yle kaplıdır. Batıda ise tuzlu araziden oluşan daha küçük havzalar yer alır. Çöller, pekişik dokulu küçük kaya parçaları ve tuzdan oluşmaktadır. Şehrin en alçak bölgesi olan güneydoğu kesiminde, Cezmuryan Gölü’ne kadar uzanan bir dizi tuz havzası kümesine rastlanır.

Kenti batıdan doğuya kesen Zayenderud Irmağı Bahtiyari Dağları’ndan çıkar ve 420 km yol kat ederek Gavhuni bataklığına dökülür. İsfahan’ın toplam nüfusu 2 milyondan biraz fazladır. Nüfus açısından Tahran ve Meşhed’den sonra ülkenin en büyük 3. yerleşim yeridir. Mavi çinili muhteşem anıtsal yapıları, kültürel zenginliği, zengin tarihi mirası, özgün mimarisi, parkları ve köprüleri ile İsfahan eski bir İran deyimiyle dünyanın yarısıdır. Büyük bir tekstil merkezi olan İsfahan el sanatları, çini, halı ve pamuklu kumaş gibi geleneksel ürünleriyle de tanınır.

Bu şehir Safevi döneminde başkent idi, bu nedenle söz konusu şehirde çok sayıda tarihi eser bulunmaktadır.

İsfahan, İran’ın kavşak noktalarından biridir ve dünyanın en büyük şehirlerinden biriydi. Şehir, 1050 ila 1722 yılları arasında, özellikle de Safeviler altında 16. yüzyılda Pers İmparatorluğu’nun tarihte ikinci kez başkenti olduğu zaman çok gelişmişti. Bugün bile, geçmişteki o ihtişamını korumaktadır. Şehir, birçok güzel bulvarıyla, köprüleriyle, saraylarıyla, camileriyle ve minareleriyle İslami mimariyi yansıtmasından dolayı oldukça meşhurdur.

İsfahan şehrinin yerleşim kuruluş tarihi M.Ö. 600 yıllarına dayanmaktadır. Nitekim, İsfahan bölgesi İslam’dan önce özellikle ikinci Pers İmparatorluğu Sasani devrinde orduların toplanma merkezi olmaktaydı. Önceden adı Sepahan iken (Sepah Farsça’da ordu anlamına gelmektedir) sonraları Sepahan İspehan ve son olarak İsfahan olarak değişmiştir.

İsfahan en parlak dönemini 15. yüzyılda yaşamıştır. Bu dönemde Şah Abbas ülkeyi Moğollardan temizlemiş ve İran’ın yarısından fazlasını elinde tutan Osmanlı ordularını da Tebriz’e kadar uzaklaştırmıştır. Kenti geleneksel mimarinin en güzel örneklerinden olan yapılar ve günümüzde ününü halen devam ettiren köprüler süsler.

Nakş-ı Cihan Meydanı, İsfahan

İsfahan Şehrinin Tarihi

İsfahan, Yontma Taş Devri’ne kadar tarihi bir geçmişe dayanır. İranlı Med’ler buraya yerleşince, Aspandana adı altında Medler’in en önemli şehirlerinden biri olmuştur.

Şehir M.S. 642’de Müslümanların eline geçti. Selçuklu hanedanının kurucusu Tuğrul Bey de 11. yüzyılın ortalarında İsfahan’ı başkent yaptı. Onun torunu Melikşah yönetiminde kent büyüyüp zenginleşti. Ünlü İsfahan Mescid-i Cuma’sının yapımına bu dönemde başlandı. Selçuklu hanedanının yıkılışından sonra İsfahan gerilemeye başladı. 13. yüzyılda kent, önce Moğollar, ardından da 1387 yılında Timur tarafından yağmalandı ve birçok insan katledildi.

Coğrafi konumunun sonucu olarak, İsfahan özellikle Safeviler altında tekrar gelişmeye başladı. Şah I. Abbas İsfahan’ı başkent yaptı ve 17. yüzyılın en büyük ve en güzel kentlerinden biri olarak yeniden inşa etti (1598). O dönemde birçok park, kütüphane ve cami inşa edildi.

1722’de Gılzailer (Peştunlar) uzun bir kuşatmanın ardından şehri ele geçirdi. Uzun yıllar bir harabe görünümünde kalan İsfahan’ın nüfusu da bu dönemde iyice azaldı.

Rıza Şah Pehlevi döneminde (1925-1941) yeniden imarına başlanan kentte bir sanayi bölgesi oluşturuldu ve tarihsel yapıların birçoğu onarıldı.

Ayrıca Okuyun: Sessizlik Kuleleri (Dakhme), Yezd

Tarihi İsfahan Şehri

İsfahan Şehrinin Geleneksel Kültürü

İsfahan geleneksel İran mimarisine ait birçok esere ev sahipliği yapmaktadır. 17. yüzyılda yapılan ve dünyanın en büyük meydanlarından biri sayılan Nakş-ı Cihan Meydanı (İmam Meydanı) UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır. Zagros Dağları’ndan doğan ve İsfahan’ın içinden geçen Zayende Nehri’nin üzerindeki eski köprüler ve bu köprülerin içinde en ünlüsü olan ve adı 33 Gözlü Köprü anlamına gelen 300 metre uzunluğunda ve 14 metre genişliğindeki Si-o-se Pol en ünlü mimari yapılardandır. Bunlar dışında diğer tarihi mimari yapılar; 17. yüzyılda Şah Abbas tarından yaptırılan İmam Camii (Mescid-i İmam) ve Şeyh Lütfullah Camii ile Ali Gapu Sarayı (Ali Kapısı) 6 katlı olup en ilgi çeken yeri 18 ince ve zarif sütun üzerinde yükselen terasıdır.

Yazıya ilişkin düşüncelerinizi yazabilir, merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

Yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya giriniz.