Taşköprülüler dünyaca ünlü sarımsağı ile övünür dururlar. E, övünmekle de sonuna kadar haklılar. Zira, Taşköprü sarımsağı dünya genelinde hatırı sayılır bir bilinirliğe sahiptir. Anadolu’nun sessiz, sakin kendi halinde bir yerleşim yeridir Taşköprü. Yerli turistlerin çoğunlukla tercih ettiği Kastamonu, Cide ve İnebolu’nun gölgesinde kalmış, daha çok yaz aylarında tur otobüslerinin uğrayıp konuklarına meydanı gezdirdiği ve hediyelik bir şeyler alıp döndükleri yer olarak biliniyor. Taşköprülüler de bundan dert yanıyor. Esasında Taşköprü, en azından günübirlik bir gezi için uğramaya değer yerlerden biri olduğunu düşünüyorum. Nitekim, 3 gün süren Kastamonu gezimin 1 tam gününü Taşköprü’ye ayırmış ve çok da memnun kalmıştım. Sizlere bu yazımda, Taşköprü gezi notlarımı paylaşıyorum. Taşköprü’de gezilecek yerler, yapılacak aktiviteler, nerede neler yiyebileceğinize dair detaylı bilgileri yazının devamında bulabilirsiniz.
Taşköprü, Kastamonu’nun sessiz, sakin ilçelerinden biridir. Kastamonu’nun doğusunda Boyabat yolu üzerinde kalan Taşköprü, yaklaşık 40.000’e yakın nüfusa sahiptir. Bu sayı sarımsak hasadında ve yaz aylarında dışarıda yaşayan Taşköprülülerin de gelmesiyle birlikte 45.000’e çıkmaktadır. Halk geçimini tarım ile sağlıyor. Hemen her ailenin ekip biçebileceği 1-5 dönüm arası toprağı bulunmaktadır.
Tipik Karadeniz ikliminin görüldüğü Taşköprü’de yazlar sıcak, kışlar ise soğuk ve yağışlı geçiyor. İlçede 1 Meslek Yüksek Okulu, 14 İlkokul, 7 Ortaokul, 7 Lise, 1 Halk Eğitim Merkezi, 1 Mesleki Eğitim Merkezi ve devlet hastanesi bulunur. Bununla beraber, ilçe meydanında Ziraat Bankası, İş Bankası ve Halk Bankası şube binaları da mevcuttur.
Taşköprü küçük bir meydana sahiptir. Meydanı, kaymakamlık binası, belediye binası, park ve muhtelif dükkanlar oluşturuyor. Çoğunlukla eski yapılardan oluşan ilçede yer yer geleneksel Kastamonu evlerini de görebilmek mümkündür. Bazı evler ne yazık ki metruk bir halde kendi haline terk edilmiş durumdadır. Oysa, yöre mimarisine sadık kalınarak restore edilse ve ilçeye gelenlerin ziyaretine açılsa ne güzel olur.
Taşköprü küçük bir yerleşim yeridir. Tüm görülecek yerler yürüyerek ziyaret edilebilir. Taşköprü’de eski bir hamam, ilçeye adını veren Taş Köprü, Kent Müzesi, Pompeiopolis Antik Kenti görülecek yerlerin başında gelir. Elbette buralar dışında görülecek birkaç yer daha vardır ki onları da yazının devamında sizlerle paylaşıyor olacağım.
Yöresel yemeklere önem verenler Taşköprü’de etli ekmek, meşhur kuyu kebabı, simit tiridi yiyebilir, dönüşte hediyelik olarak meşhur çekme helva ve mutfakları için sarımsak satın alabilirler.
Taşköprü-Kastamonu arası yolculuk yaklaşık 40 dakika sürer. Dolmuşlar ilçe otogarından her 40 dakikada bir hareket etmektedir. Kastamonu’dan Taşköprü’ye giden dolmuşlar ise Emniyet Müdürlüğü Binası’nın karşısındaki Cevizli Parkı arkasından kalkmaktadır.
Sizlere Taşköprü hakkında bazı pratik bilgileri paylaşmak istedim. Şimdi ise Taşköprü’de geçirdiğim bir gün boyunca gözlemlediğim, deneyimlediğim şeyler hakkında bilgiler paylaşmak ve gezi notlarımı aktarmak istiyorum.
Taşköprü Gezi Notları
Kastamonu ve Taşköprü’de bulunduğum süre boyunca Aralık ayında olmamıza rağmen hava inanılmaz güzeldi. Masmavi bir gökyüzü, insanın içini ısıtan kış güneşi ve mis gibi kokan Karadeniz’in tabiatı eşliğinde Taşköprü’yü dolaşmak için güne başladım. Hava durumu tüm yurtta olduğu gibi Taşköprü’de de güzel olacağını hava durumu raporlarından öğrendim. Pazar sabahına, gün doğumu ile birlikte yüzünü gösteren güneşin, odamın içerisini aydınlatmasıyla birlikte uyandım. Kastamonu’da kaldığım otelin servis ettiği kahvaltısından atıştırmalık bir şeyler yedikten sonra dün akşamdan hazırladığım çantamı da alarak kendimi dışarıya attım. Otel, şehir merkezinde Nasrullah Camii’ne yakın bir konumdaydı. Kısa bir yürüyüşün ardından meydana geldim. Burada meşhur Kastamonu simidinin çıktığı fırınlar vardır. Bu fırınların birinden bir tane Kastamonu simidi alıp camiye bakan sıralı çay ocaklarından birinde iskemleyi çekip oturdum ve bir çay söyleyip simidi yemeye koyuldum. Gözüm bir yandan Nasrullah Camisinde bir yandan şadırvanda kanat çırpan güvercinlerdeydi. Kalktım ve güvercinlere biraz simit ufaladım. Tekrar döndüm ve iskemleye oturdum. Bardağın dibinde kalan son yudum çayı içtikten sonra bir bardak çay daha istedim. Burada saatlerce oturup namaz vakti okunan ezanları dinlemek, meydandan geçen insanları ve kanat çırpan güvercinleri seyretmek ne hoş olurdu. Ancak Taşköprü beni bekliyordu. Bir an önce yola koyulmalı ve Taşköprü’ye varmalıydım. Ne zaman yeni bir şehir, ilçe veya köyü ziyaret edecek olsam içimi tatlı bir heyecan kaplar ve hemen yola koyulmak için can atarım. Yine bu heyecan ve keşfetme arzusuyla birlikte iskemleden doğruldum ve içtiğim iki çayın da ücretini ödeyip esnaf ağabeye hayırlı işler dedikten sonra Taşköprü’ye gitmek üzere doğruca Cevizli Park’ın yolunu tuttum. Cevizli Park’a vardığımda Taşköprü’ye gitmek üzere olan dolmuşun hareket halinde olduğunu gördüm. 20 TL olan yolculuk ücretini şoföre uzattıktan sonra pencere kenarı boş bir koltuğa oturdum. Çok beklemeden dolmuş hareket etti ve Taşköprü’ye gitmek üzere yola çıktık. Gözümü bir an olsun kırpmadan dışarıyı seyrediyor, sağlı sollu ekilmeye hazır tarlaları geçerek Taşköprü’ye doğru ilerliyorduk.
Taşköprü yol ayrımında Kastamonu Şeker Fabrikası var ve işler durumdadır. Fabrikayı ve birkaç küçük üretim yerlerini geçtikten sonra her yer bir anda uçsuz bucaksız tarlalara ve tepelere bırakıyor yerini. Yolculuk yaklaşık 40 dakika kadar sürüyor. Taşköprü sizi adıyla müsemma olan tarihi Taş Köprü ile karşılıyor. Burada bir kavşak ve ışıklar var. Şanslıydım ki Taşköprü’ye girişte kırmızı ışık yanıyordu ve bu esnada hem Taş Köprüyü hem de altından akan Gökırmak’ı görebilmiştim. Irmak boyunca oturulacak park alanı ve bankların olması da dikkatimden kaçmadı. Köprünün de oturulan park alanından rahatça görülebiliyor olması ve akşam ışıklandırmalarıyla birlikte hoş bir görünüme bürüneceğinden şüphem yoktu. Bu esnada, Taşköprü gezi notlarımın bir kısmını burada yazmak ne güzel güzel olurdu diye hızlıca aklımdan geçirdim. Yeşil ışık yanıp dolmuş hareket edince tekrar yolun karşıma çıkaracağı sürprizlere odaklanmak üzere başımı cama yaslamış dışarıyı izlerken çok geçmeden şoförün ‘geçmiş olsun, geldik’ sözüne tekrar doğruldum.
Taşköprü ilçe otogarı 13 perondan oluşuyor. Kastamonu firması Güven Turizm başta olmak üzere Efe Tur, Kamil Koç, Ali Osman Ulusoy, Kamberoğlu firmaları Taşköprü otogarına uğruyor ve buradan çevre şehirlere gitmek üzere kalkış yapıyor. Bununla birlikte, otogardan Kastamonu, Hanönü ve Boyabat istikametine giden dolmuşlar da bulunmaktadır. Taşköprü otogarı gayet bakımlı ve otobüs beklerken vakit geçirebilecek yeterli genişlikte bekleme salonu ve oturulacak koltuk sayısına sahiptir.
Otogar içerisinde oturma alanları, tuvalet, hediyelik eşya ve yiyecek satın alabileceğiniz büfe yeri, Güven Turizm, Efe Tur, Kamil Koç, Ali Osman Ulusoy ve Kamberoğlu firmalarına ait bilet ofisi bulunmaktadır. Otogarın giden yolcu giriş kısmında Garlic Cafe adında modern bir yeme içme alanı mevcut fakat henüz işler durumda değildir.
Taşköprü otogarından ilçe merkezine yürüyerek 5 dakikada ulaşılabilir. Meydanda sizi tarihi Taş Köprü üzerine sarımsak simgeli Taşköprü yazısı karşılayacak. Hemen arkasında oturup vakit geçirebileceğiniz bankların da olduğu park alanı ve bir şeyler içebileceğiniz kafeterya yerleri mevcut. Meydanın diğer yüzünde ise sıralı butik dükkanlar yer alıyor. Belediye binası, lokanta, banka ve ATM yerleri ve otopark alanı yine meydanda bulunan diğer yerlerdir.
İstanbul‘a dönüşümü Taşköprü’den planladığım için tekrar Kastamonu’ya dönmeyecektim. Bunun vermiş olduğu rahatlıkla Taşköprü’yü akşama kadar gönül rahatlığıyla dolaşabileceğim. Meydana birkaç dakikalık yürüme mesafesinde olan otele 1 gece için konaklama rezervasyonumu yapıp odama yerleştim. Kastamonu-Taşköprü arası yolculuk pek de yorucu olmadığı için dinlenmeye ihtiyaç duymadım ve fotoğraf makinem, su mataram, elma, kalem ve not defterimin olduğu çantamı sırtlayarak kendimi Taşköprü’nün sokaklarına bıraktım.
Taşköprü Gezilecek Yerler
Her zaman bir şehri, ilçeyi veya köy yerini ziyaret ettiğimde orayı dolaşmaya mutlaka ilk olarak meydan yerinden başlarım. En sonunda da kaleye çıkıp (varsa) tüm şehri kuşbakışı izledikten sonra gezimi sonlandırırım. Nitekim, Taşköprü’yü dolaşmaya başlamak için de soluğu meydan yerinde almıştım. Burada bir banka oturdum ve notlarımı çıkarıp Taşköprü’de gezilecek yerleri sıraya koydum. İlk durağımı Pompeiopolis Antik Kenti olarak belirledim.
Pompeiopolis Antik Kenti
Pompeiopolis Antik Kenti ilçe çıkışında, sanayi bölgesinde kalıyor. Burayı aradan çıkarırsanız en azından diğer yerlerin hepsi ilçe merkezinde, meydanın çevresinde kalıyor. Bu sayede kalan yerleri daha sakin ve sindire sindire dolaşabilirsiniz.
Taşköprü meydanına bir bakış attıktan sonra doğruca antik kentin yolunu tuttum. Buraya doğrudan giden bir dolmuş bulunmuyor. Zaten Taşköprü’de toplu taşıma araçları da yok. Yukarıda da bahsettim üzere, Taşköprü’de görülecek yerlerin çoğu yürüme mesafesindedir.
Meydandan antik kente mesafe yürüyüş temponuza bağlı olarak yaklaşık 15-20 dakika sürüyor. Antik kent Taşköprü otogarının olduğu yol üzerinde değil, Boyabat yolu üzerinde kalıyor. Bu güzergahı karıştırmayın. Zira, ben otogarın olduğu kısımdan bir süre yürüdükten sonra farkına vardım ve tekrar gerisin geriye dönerek ana yola çıktım. Antik kent Taşköprü ilçe sanayi sitesine gelmeden hemen önce benzin istasyonunun karşısında kalıyor. Girişte zaten fark edilir büyüklükte bir tabela bulunmaktadır.
Antik kente girişte güvenlik merkezi bulunuyor. Buradaki güvenlik arkadaştan antik kent hakkında broşür olup olmadığını sorabilirsiniz. Kendisi beni güler yüzle karşıladı ve Taşköprü’de çıkarılan taş kalıntılarının muhafaza edildiği hangarı açmak üzere bana eşlik etti.
Ayrıca kendisi bazı eserler hakkında beni bilgilendirdi. Tek ziyaretçinin ben olmamdan dolayı güvenlik arkadaşa ‘Sizi yormak istemem. Birkaç dakika hızlıca eserlere göz atıp, fotoğraflarını çekmem yeterli olacaktır’ dediğimde ‘Hayır, görevim budur. Taşköprü’ye, antik kentimize ziyaretçilerin gelmesinden mutlu oluyoruz. Dilerseniz eserler hakkında da sizi bilgilendirebilirim’ şeklinde nazik bir cevap vermişti. Kendisine tekrar teşekkür ederim.
Pompeiopolis Antik Kenti geniş bir arazi üzerinde yer almaktadır. Ancak henüz kazı çalışmalarının tam olarak başlamadığını dolayısıyla da gün yüzüne çıkarılmış yeterince kalıntının olmadığını öğrendim. İrili ufaklı tepeler ardında yer alan antik kent sanıyorum ki kazılar tam anlamıyla başladığında eşsiz eserler çıkarılacak ve ülkemizin zenginlikleri arasında yerini alacaktır.
Açık alanda kalan kısım ben oradayken kapalıydı. Dolayısıyla pek bir şey göremedim. Ancak birkaç odanın olduğu temel görülebiliyor. Asıl eserler kapalı hangar yerinde muhafaza edilen sütun, lahit ve taş kabartmalardır. Burada bir sine vizyon gösterisi de veriliyor ancak tek kişinin ben olmamdan dolayı bunu talep etmedim.
Mezar taşları, lahitler, sütunlar, oyma taşlar görülebilir. Estetik anlamda çok güzel taş eserler bulunmaktadır. Bazı mezar taşlarına işlenmiş figürler ise hayranlık uyandırıcı. Burada sergilenen eserler kentin çeşitli alanlarında bulunmuş kalıntılardan oluşmaktadır.
Pompeiopolis kazıları 2012 yılından itibaren Kastamonu Müzesi adına, Türk Tarih Kurumu ve Taşköprü Belediyesi’nin desteğiyle devam ediyormuş. Kazıların hızlandırılıp gün yüzüne çıkarılması ve ülke turizmine kazandırılmasını temenni ediyorum.
Antik kentten çıktıktan sonra Hükümet Caddesi üzerinden Taşköprü 2. köprüyü ve Gökırmak’ı geçerek otogar istikametinden Kent Müzesi’ne doğru yürümeye koyuldum.
Taşköprü Kapalı Pazar Alanı
Otogarın arkasında kapalı pazar yeri bulunuyor. Taşköprü Kapalı Pazar Alanı Salı ve Pazar günleri kuruluyor. Salı günleri balık pazarı, Pazar günleri ise sebze, meyve, köy süt ve süt ürünleri ile giyim üzerine satış oluyor. Özellikle taptaze köy ürünlerinden almayı düşünebilirsiniz. Çevre köylerden gelip burada kendi ürettikleri ürünlerini satan teyzeler, amcalar büyük şehirlerde özlemle aradığımız o eski pazar alışverişi ruhunu bize kazandıracağından şüphem yoktur. Ne yazık ki, Taşköprü’de bulunduğum gün pazar yeri kurulu değildi. Merak edip İnternetten buranın kalabalık halini açıp baktığımda ise rengarenk olduğunu gördüm. Pazar yerinin açık olduğu güne denk gelmek güzel olacaktı. Artık nasip olur da tekrar Taşköprü’ye yolum düşerse mutlaka buranın açık olduğu bir gün tekrar ziyaret etmek isterim. Yerel pazar alanlarını dolaşmayı, buraların havasını solumayı, emekçi teyzeler ve amcalarla sohbet etmeyi çok seviyorum.
Pazar yerini geride bırakıp kent müzesine doğru yürümeye devam ettim. Yol üzerinde beni geleneksel yapıda çok hoş birkaç ev karşıladı.
Safranbolu, Bartın, Kastamonu ve civar yerlerdeki evlerin çoğu birbirine benzerlik gösterir. Taşköprü’deki bu evleri görenler daha önce Safranbolu’da bulundularsa oradaki evlerle olan benzerliğini hemen anımsayacaklardır.
Bu tip evlere estetik açıdan güzellik katan unsurun dikey pencereleri olduğunu düşünüyorum. Zira, yapıyı ortaya çıkaran, direkt göze çarpanın pencereler olduğu aşikar. Taşköprü’deki bu evlerin çoğunun boş olduğunu gördüm. Yazının devamında bu evler hakkında detaylı bilgiler ve fotoğraflar paylaşıyorum.
Taşköprü Kent Tarihi Müzesi
Müze hakkında bilgi vermeden önce müze binasını çok beğendiğimi, gerek estetik açıdan gerekse bulunduğu konum itibariyle hayran kaldığımı söyleyebilirim.
Müze binası fotoğraftan da göreceğiniz üzere geniş bir bahçe alanı içerisinde olup kesme blok taşlarla inşa edilmiş, zemin + 2 katlı olmak üzere toplamda 3 katlı, girişinde ikişer adet zarif sütunun olduğu, pencereleri yöre mimarisine benzerlik gösteren formda son derece güzel bir yapıdır. Müzeye girişte bahçe alanı içerisinde birkaç tarihi eser sizi karşılıyor. Ardından merdivenlerden çıkıp ahşap kapıyı araladığınızda solunuzda güvenlikçi arkadaş güler yüzüyle size hoş geldiniz diyor. Burada ziyaretçi kayıt defteri var. Ziyaret günü, saati, ad ve soyadı gibi bilgileri doldurmanız isteniyor.
Güvenlik dışında kendisi aynı zamanda bir arkeolog olan müze müdürü bulunmakta. Dilerseniz size anlatımda yardımcı oluyor. Müze ziyaretimde kendisi hasta olduğu için ben de nefesini daha fazla tüketip yorulmaması adına müze turuma eşlik etmesini talep etmedim. Zaten müze gayet bilgilendirici şekilde dizayn edilmiş. Tüm eserlerin yanında açıklamaları mevcut. Ayrıca 15 dakikalık bir sine vizyon gösterisi de bulunmakta. Güvenlik arkadaştan bu gösteriyi izlemek istediğinizi söyleyerek açmasını rica edebilirsiniz.
Müze giriş katı 2 ayrı oda ve 1 sine vizyon gösterisinin yapıldığı toplamda 3 bölümden oluşuyor.
Zemin katta daha çok sarımsağın ekimi, hasadı, satışı ve yöreye ait etnografik eserler sergilenmektedir.
3. katta ise zarif ev eşyaları, bölgenin ileri gelenlerinin kostümleri, Sümerbank Kendir Fabrikası dönemlerinde kullanılan eşyalar yer almaktadır.
Özellikle ‘Sarımsağın Serüveni’ adlı çalışmayı çok beğendim. İlk olarak tohumlar ekiliyor, ardından ilk filizler ve çapalama, sonra hasat mevsimi ve son olarak da sarımsak pazarında alıcılar ve satıcılar buluşuyor. Tüm bu süreç müzede aşama aşama betimlenmiş ve ziyaretçilere minyatür figürlerle sergileniyor.
Müzeden çıktıktan sonra yavaş adımlarla etrafımı da gözlemleyerek petek taşları ile örülü sokaklardan geçiyordum. Karşıma çıkan yaşlı teyze ve amcalara selam verip, hal ve hatırlarını soruyordum. Tabi bazıları şaşırıp ‘sen hangi köydensin evladım’ diyenler de olmuyor değildi. Okuldan henüz yeni çıkmış koşar adımlarla evlerine giden 3 çocuk gördüm. Nereye gidersem gideyim mutlaka ne yapıp ne eder çocuklarla vakit geçirmeye çalışırım. Biraz çocuklarla lafladım ve hayallerinin neler olduğunu sordum. Çocuk aklı işte, kimi doktor, kimi öğretmen olmak istiyorum dedi. Neyi hedeflerseniz hedefleyin fakat bir an olsun hayallerinizin peşinden koşmayı asla ihmal etmeyin dedim. Sarıldık ve birkaç adım attıktan sonra geriye dönüp seslendim. Birbirimize el salladık ve uzaklaştık…
Güne başladığım yer olan Taşköprü Meydanı’na geldim. Öğlen olmuştu. Güneş tam tepede ve hava Aralık ayında olmamıza rağmen gayet iyiydi.
Meydanda oturdum ve biraz soluklandım. Burada bir bardak çay içtim. Çayımı yudumlarken bir yandan da parkta oturan emekli yaşlı amcaları gözlemliyordum. Gençler vardı ancak azdı. Kimi köyde kalıp tarla ve hayvancılıkla uğraşırken kimileri de Ankara veya İstanbul’a çalışmaya gidiyorlarmış.
Taşköprü Meydanı
Taşköprü meydanı uzunlamasına, araç trafiğine açık olup bir yanı dükkanlardan, diğer yanı da park alanından oluşan işlek bir yerdir. Meydanda Taş Köprü üzerine sarımsak simgeli Taşköprü yazısının olduğu bir yapı mevcut. Hatıra amaçlı burayı arkanıza alarak birkaç fotoğraf çekinebilirsiniz.
Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri üniformalı bir anıt heykeli bulunmaktadır.
Meydanın iç kısmında gidiş ve geliş olmak üzere iki şeritli araç yolu bulunmakta. İç tarafta sıralı dükkanlar, ofis katları, Halk Bank ve devlet daireleri bulunmakta. Belediye binası ve Ziraat Bankası binası da yine meydanda bulunmaktadır.
Taşköprü’de bütün yollar meydana çıkıyor. Hem ilçeyi ilk ziyaret ederken hem de ilçeden ayrılırken buraya uğrar ve vaktinizin kalan kısmını burada değerlendirebilirsiniz. Böylece Taşköprülü insanları da gözlemleme fırsatınız olur. Onlarla iletişime geçmeye çalıştığımda kendilerinin bir çekingenlik hissetmediğini gördüm ve sağ olsunlar gencinden yaşlısına keyifle sohbet ettim, kendilerinden memleketleri hakkında bilgiler topladım.
Taşköprü’den ayrılacağınız zaman meydana uğrayıp buradaki dükkanlardan gerek hediyelik eşya gerekse taze sarımsaklardan satın alabilirsiniz.
Meydanın karşı tarafı yani park alanının olduğu kısmın arka tarafı eminim hoşunuza gidecektir. Burası çarşı içi olarak geçiyor. Çeşitli dükkan ve elektronik mağazaların olduğu bu kısımda yöresel ürünler satan ve meşhur kuyu kebabının çıktığı lokantalar da ayrıca mevcuttur.
Buranın özellikle yolları ve kaldırımları tertemiz ve bir tane bile çöpün olmayışı Taşköprü’nün bu kısmına hayran kalmama neden olmuştu. Günbatımına yakın buraya tekrar gelip dolaşmış ve keyifli vakit geçirmiştim. Meydandan buraya sarmaşıklarla kaplı tünel bir yürüyüş yerinden geçilebiliyor.
Eminim yaz aylarında yeşeren sarmaşıklar bu yolu benzersiz kılıyordur. Yürüyüş tünelinin sağında park alanı ve kafeterya, solunda ise Kara Mustafa Paşa Taş Camii kalıyor.
Kara Mustafa Paşa Taş Camii
Avluya geldiğimde şadırvanda yaşlı bir amcanın abdest aldığını gördüm. Selam verdim.
Daha sonra büyükçe bir ahşap kapıyı aralayıp cami içerisine girdim. İçerisi sessiz ve huzur vericiydi.
Zemin döşeme, tavan, çatı ve minber tamamıyla ahşaptır. Caminin genel yapısı moloz taşından harçla yapılmış. Mihrabı zengin süslemeler taşımaktadır.
Kitabesine göre caminin 1854 yılında onarıldığı ilk banisinin de (kurucu) Kara Mustafa Paşa olduğu rivayet edilmektedir. 1926 yılında tekrar bir tamirattan geçmiştir ve merkezdeki diğer camiler gibi bu cami de vakıflar idaresi gözetiminde varlığını sürdürmektedir.
Buradan çıktıktan sonra merkezdeki bir diğer cami olan Tabakhane Camii’nin yolunu tuttum. Tabakhane Camii, tarihi Taş Köprüye yakın bir noktada bulunuyor. Taşköprü gezisinde bu güzergahı kullanırsanız köprüyü de görür ve daha sonra iç kısımlardaki diğer görülecek yerlere devam edersiniz.
Tabakhane Camii
Tabakhane Camisini Taşköprü’deki diğer camilerden ayıran belki de en belirgin fark hem avlu yerinin zemin ve duvarları hem de caminin dış yapısının tümüyle ateş tuğlaları ile örülü oluşudur. Bu açıdan cami kızıl görünümde olup kireç beyazı minaresiyle adeta bir ahenk içerisindedir.
Cami geniş bir avlu alanı içerisinde yer alıyor. Avlu tamamıyla ateş tuğlaları ile örülüdür. Avlu içerisinde çam ağaçları vardır ve caminin doğu tarafında iki adet kabir yeri bulunur.
Caminin içerisine gelecek olursam, zemin ve tavanı ahşaptır ve camiye ilk girişte oyma ahşap dekorlar hemen göze çarpmaktadır. Minber de ahşaptır ve oyma teknikler ile son derece hoş bir görünüme sahiptir.
Caminin bahçesinde 10 dakika kadar vakit geçirdim. Dışı gerçekten çok hoşuma gitmişti. Çam ağaçlarının altında çimlerin üzerine bağdaş kurarak biraz dinlendim ve mataramdan birkaç yudum su içtim. Bu esnada bir sonraki durağım olan Taş Köprü hakkında İnternette biraz okumalar yaptım.
Akşam gün batımına kalmamak için fazla vakit kaybetmeden Tabakhane Camisi’nden ayrılarak Taş Köprü’ye vardım.
Taş Köprü
İlçeye adını veren meşhur Taş Köprü, Kastamonu yönünden gelenleri henüz varır varmaz tüm ihtişamıyla karşılıyor. Altından Kızılırmak Nehri’nin bir kolu olan Gökırmak geçiyor. Taş Köprü 1366 yılında Yağmur Bey’in oğlu Ali Bey tarafından Celalettin Beyazıt adına yaptırılmış.
Köprü 7 gözlü inşa edilmiş fakat zamanla gelişen doğa olaylarına karşı günümüzde 6 gözü ayakta kalabilmiştir. Köprünün uzunluğu 68 metre. Köprü araç trafiğine açıktır. Yayalar hem burayı hem de bitişiğindeki mavi boyalı ikinci bir köprüyü kullanarak karşıdan karşıya geçebilmektedir.
Boyabat-Kastamonu ana yola bakan tarafta ‘Beyaz Altın’ yazılı bir anıt heykel bulunur.
Çevresinde oturulacak banklar vardır. Ayrıca içeri kısımda Gökırmak boyunca vakit geçirilebilecek park alanı ve banklar mevcut. Yazın eminim bu bölge çok canlı oluyordur.
Öğlen hava ılıktı fakat akşam üzeri yaklaştıkça hava serin olmaya başlamıştı. Haliyle uzun süre parkta vakit geçiremedim. Kısa süreliğine de olsa oturdum ve Taşköprü gezi notlarımın giriş kısmını Gökırmak ve Taş Köprü manzarası eşliğinde burada yazabildim.
Bir sonraki durağım Tekke Camisi olmuştu. Tabakhane Camii, Taş Köprü ve Tekke Camii birer sokak arayla aynı bölgede bulunur. Birbirlerine olan yürüme mesafesi 2-3 dakika kadardır. Taşköprü gezi rotamı da öncesinde birbirine yakın olacak şekilde planlamıştım. İlk olarak ilçe dışında kalan antik kenti gezerseniz diğer kalan yerleri ilçe merkezi içerisinde kolayca tamamlayabilirsiniz.
Şeyh Hüsameddin Tekke Camii
Taşköprü’nün bir başka tarihi ibadet yerlerinden biri de Şeyh Hüsameddin Tekke Camii’dir. Bu cami ilçedeki diğer camilerden daha eskidir ki tarihi de 13. yüzyıla ışık tutmaktadır.
Çok geniş bir bahçe alanı içerisinde, bulunduğu noktada küçük bir taş zeminde avlusu ve önünde şadırvanı olan tek katlı ve 30-40 kişinin saf tutup namaz kılabileceği küçüklükte taş bir yapı. Cami kare planlı olup yığma taş usulü inşa edilmiş. Ahşap bir kapısı ve dört penceresi vardır. Minberi oyma ahşaptır.
Tekke Camii’nin bulunduğu arazi içerisinde biri duvarla çevrili 6 mezarın olduğu kabir yeri ve aynı arazide 5 farklı mezar vardır.
Duvarla çevrili kabir yerinin giriş kısmındaki levha tabelada 13. yüzyıl Selçuklu Emiri Çobanoğlu Şey Hüsamettin’den ve oğlu Muzaffereddin Yavlak Arslan’dan bahsedilir.
Levha tabelada şu bilgilere yer verilmiştir;
Selçuklu Emiri ÇOBANOĞLU ŞEYH HÜSAMETTİN 13. YY.
Oğuzların Kayı boyundan olup Selçuklu komutanlarından Muzaffereddin YAVLAK ARSLAN’ın babasıdır.
1211 yılında Selçuklu Sultanı Alaaddin KEYKUBAT’ın emriyle Taşköprü’yü Bizanslılardan almıştır (Taşköprü Fatihi) ve 1227 yılında Çobanoğulları Beyliği’ni kurmuştur. Halk arasında Şeyh Hüsamettin olarak da bilinen Çobanoğlu Hüsamettin adına, oğlu Muzaffereddin YAVLAK ARSLAN bu bahçe içerisinde bulunan TEKKE CAMİİ’ni ve KÜLLİYESİ’ni 1280-1291 tarihleri arasında yaptırmıştır.
Mülkiyeti Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne aittir. 2006 yılında gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları sonucunda camiye sonradan eklenen mimari dokulara uymayan eklenti bina yıkılmış ve cami özgün hale getirilmiş, günümüzde Şeyh Hüsamettin Tekke Camii olarak faaliyet göstermektedir. (Kabri soldan ikinci sandukadır.)
Bu bilgileri okuyup ardından duamı da ettikten sonra tekrar camiye yöneldim ve ahşap kapısını araladım. İçerisinin hafif karanlıkta kaldığını gördüm fakat inanılmaz huzur verici bir sessizlikle olduğunu hissettim.
Ayakkabılarımı çıkarıp içerideki ayakkabılığa koydum ve yaklaşık 10 dakika kadar loş ortamda kendimi sessizliğe bırakarak adeta rabıta hali yaşadım.
Tekke Camii’nden çıktıktan sonra buraya yakın olan Delibey Sokağı’na geldim. Delibey Sokağı, Taşköprü sivil mimarisini en iyi şekilde görebileceğiniz tek yerdir. Sokak boyunca bu yöreye ait geleneksel mimaride birçok yapıyı görebilmek mümkün.
Sokak boyunca bulunan eski evlerin tamamının kapısına kilit vurulmuş, yaşayan kimseler yok. Bu sokak petek taşları ile örülüdür ve oldukça da temizdir. Yapıların eski formu ile birlikte sokak tümüyle sanki bir yağlıboya tablosunu andırıyor.
Yavaş adımlarla Delibey Sokağı’nı adımlıyor, her evin kapısına, pencerelerine, duvarlarına bakıyor sonra kapı önlerinde insana dair izleri arıyordum. Tüm sokağı uzun uzun seyre doyup ardından gözümü kapatarak burada yaşayan insanları, sokakta koşturan çocukları hayal ettim. Yüzümü bir tebessüm kapladı ve gelen araç sesine irkilerek gözlerimi açtım. Elim deklanşöre gitti ve sokağın her bir köşesinin ayrıntısını, evleri, kapı ve pencerelerinin sayısız defa fotoğrafını çektim.
Galiba şanslıydım ki, Delibey Sokağı’nda olduğum süre boyunca yalnızca tek bir araç geçti. Yaya trafiği de yoktu. Dolayısıyla keyif veren sessizlikte, gözlerimin pasını buradaki birbirinden güzel evler sayesinde sildim ve adeta tarihte bir yolculuğa çıktım.
Recep Gazi Gizlice Camii
Delibey Sokağı’nı bitirmeden önce sağa döndüğünüzde bir cami göreceksiniz. Adı Recep Gazi Gizlice Camii’dir.
Kapısı kapalıydı, içeriye giremedim. Etrafını dolaştığımda arka bahçesinde camiye adını veren zatın mezarı vardı. Duamı ettikten sonra bahçede kısa bir süre oturup Recep Gazi Hazretleri hakkında internette bir arama yaptım fakat hakkında ne yazık ki bir bilgiye ulaşamadım. Sizinle de bu nedenle kısıtlı bilgi paylaşabilmek durumunda kaldım.
Recep Gazi Gizlice Camii ile Delibeyoğlu Konağı bitişiktir.
Delibeyoğlu Konağı Kültür Evi
Delibey Sokağı’nın sonu sizi Delibeyoğlu Konağı’na çıkaracaktır. Konak Taşköprü’de yöre mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Restore edilmiş ve bir kültür evi, kafe olarak hizmet vermektedir. Hafta sonları canlı müzik aktiviteleri de oluyormuş. Konağın arka bahçesi yaz bahçesi ve kapalı kış alanı olarak konuklarına hizmet vermektedir. Konağın içerisi dolaşılabilir. Her köşesi, her detayı dikkatle bakmaya değerdir.
Konağın yaklaşık 400 sene önce yapıldığı tahmin ediliyormuş. Ahşap kargir bir yapıda. Direkler arasında harman tuğla yer alıyor. Tıpkı Delibey Sokağı’ndaki diğer evler gibi Delibey Konağı da Taşköprü’nün kültürünü ve aile yaşantısını gözler önüne seren nadide yapılardan biridir.
Taşköprü gezim aslında burayla son bulmuştu. Esasında çevre köy yerlerinde kaya mezarları da vardı fakat araç olmayınca oralara gidemedim. Bir de Küçüksu adında bir mesire yeri varmış. Fotoğraflarına baktığımda çok güzel, dinlendirici bir yer olduğunu gördüm fakat oraya da gidemedim.
Son olarak, Taşköprü’nün sırtlarında bir şehitliğin olduğunu henüz buraya gelmeden önce notlarım arasına almıştım. Taşköprü gezimi sonlandırmak üzere şehitliğin yolunu tuttum.
Şehitlik Anıtı, Taşköprü Belediyesi Sosyal Tesisleri yolu üzerinde kalıyor. Geniş bir arazi içerisinde mezarlığın olduğu yerde şehitler için ayrılmış bir alan bulunuyor. Alanda 1990-2010 yılları arasında şehit olan Taşköprülü asker ve komutanlarımızın mezarları bulunuyor. Ayrıca levha tabelalarda Balkan Savaşı ve Osmanlı-Rus Savaşı’nda görev alan, gazi ve şehit olan atalarımızın künye bilgileri yer almaktadır.
Anıtta bir süre kadar vakit geçirip duamı da ettikten sonra Taşköprü meydanına indim ve biraz park alanında oturdum. Notlarımı karıştırıp Taşköprü’de nerede, ne yiyebilirim diye bir bakındım.
Taşköprü’de Nerede, Ne Yenir?
Her yörenin kendine özgü bir mutfağı ve yemekleri vardır. Taşköprü, Kastamonu genelinde yapılan bir dizi yemeklere ev sahipliği yapmaktadır. Lokantalarda ve evlerde pişen yemekler elbette farklılık gösteriyor fakat bir kebap veya banduma Kastamonu yöresinde mutlaka yapılıp afiyetle yeniyor.
Taşköprü’de yemek yenilebilecek yer sayısı kısıtlıdır. Kuyu kebabı yiyebilir miyim diye bakındım fakat bir gün öncesinden haber vermek gerekiyormuş. Ben de, meydanda Halk Bank’ın bitişiğindeki lokantaya girdim ve sulu yemek yiyerek karnımı doyurdum.
Meydanın arka tarafında Meşhur Kuyu Kebapçısı Ömer & Osman Yılmaz adında bir kebapçı var. Küçük, salaş bir yer. Selam verip içeriye girdim. Kebap olup olmadığını sorduğumda ne yazık ki bir gün öncesinden sipariş vermek gerektiğini öğrendim. Ben de o halde kuyu kebabı hakkında bilgi alabilir miyim diye sorunca sağ olsun ilgilendiler. Birer bardak çay söylediler. Çayımız geldi ve usta anlatmaya başladı.
Meşhur Kuyu Kebapçısı Ömer & Osman Yılmaz
50 yıllık bir işletmeymiş. 3. kuşak tarafından işletiliyor. Kuzular Taşköprü yöresinin yaylalarında beslenen süt kuzularıymış. Kesimler belediye mezbahasında yapılıyormuş ve günlük kesimmiş. Etler taze. Kebap için kullanılan kuyu yerli tuğlalarla örülüymüş. Kuyunun çapı 1,5 metre, derinliği ise 2 metre. Bir kuyuya 8 adet kuzu sığıyor. Çam çırası ile yandıktan sonra kuyudaki ateş sönüp köz haline geldiğinde kebabı tuğlanın sıcaklığı pişiriyor. Yağ akmaması için kuyunun dibine tava indiriliyor. Kuyunun kapağı örtülüyor ve etrafı da hava almaması için sarı toprakla çamur yapılıp sıvanıyor. Yaklaşık 2,5 saate kuzular pişmiş oluyor. Tuz henüz tezgahta katılıyor. Ekstra bir katkı maddesi de yokmuş.
Adres: Çarşı İçi, No: 15, Taşköprü
Tel: 0545 976 15 59
Eğer Taşköprü’de kuyu kebabı yiyecekseniz henüz gelmeden bir gün önce arayıp sipariş verebilirsiniz. Yoksa benim gibi kuyu kebabının tadına bakmadan Taşköprü’den ayrılırsınız.
Saray Et Lokantası
Meydanda, Halkbank’ın bitişiğinde Belediye İş Merkezi girişinde yer alıyor. Sulu yemeklerden kebaplara, salata ve mezelerden tatlılara varıncaya kadar geniş bir menüye sahip. Taşköprü’de doyurucu bir yemek için tercih edilebilir. Fiyatlar Taşköprü’ye göre biraz pahalı. Yemekleri ise lezzetli ve yeme içme alanı temizdi.
Hava kararmak üzereydi ve Taşköprü gezimin de böylece sonuna gelmiştim artık. Meydanda ışıklar yanmış, gündüz gördüğüm Taşköprü bir anda bana loş ve kırsaldaki tipik sessizliğin bir benzerini göstermişti. Öyle ya, Anadolu’da hava kararıp akşam 8-9 oldu mu herkes evlerine çekilir, şehri derin bir sessizlik kaplardı. Taşköprü de yavaş yavaş öğlen ki hareketliliğini sessizliğe bırakmak üzereydi. Ben de epeyi yorulmuştum. Otelin yolunu tuttum ve vardığımda resepsiyon kapıda sigara içiyordu. Selam verdim ve odama çıktım. Dökündüm. Güzel bir duş aldıktan sonra telefonumdan ne zaman bir şeyler yazsam dinlediğim şarkılardan birini açtım ve kalemimi, not defterimi çıkarıp Taşköprü hakkında karalamaya başladım.
Bukowski’ye selam.
Kalın sevgiyle.