Yazı İçeriği
Aralık ayı boyunca yurdun genelinde çok güzel bir hava hakimdi. Gökyüzü masmavi ve güneş yüzünü cömertçe gösteriyordu. İstanbul da bu güzel havadan nasibini almış ve adeta bahardan kalma günleri yaşıyordu.
Yaz ve kış fark etmeksizin yaptığım bazı ritüeller vardır. Örneğin, hava güzelse kitabımı ve termosumu alır doğruca Üsküdar-Harem sahilinin yolunu tutarım. Üsküdar’dan Harem’e kadar sahil boyunca yürür ve sonra kayalıklara oturur kitabımı okurum. Havanın da güzel olmasını fırsat bilip yine bir hafta sonu sabahında Üsküdar’ın yolunu tutmuştum. Gerçi bilgisayarı kapatıp sık sık Üsküdar’a çay içmek için geldiğim de çok olur. Yakın çevrem bilir Üsküdar aşığı bir insan olduğumu.
Üsküdar-Harem sahil yolu Aralık ayında olmamıza rağmen çok kalabalıktı. İstanbullular bu güzel havayı fırsat bilip kendini dışarıya atmıştı. Etraf cıvıl cıvıl ve yediden yetmişe yürüyüş yapan insanlarla doluydu.
Kayalıklara oturmuş kitabımı okurken yine beni bir gezme sevdası tuttu. Ne zamandır da Kastamonu gezisi planlıyordum. Telefonumdan meteorolojinin 5 günlük hava tahmin raporuna baktığımda Kastamonu’da havanın bir sonraki hafta güzel olacağını gösteriyordu. Bunu fırsat bilip ve Harem otobüs terminaline de yakınken henüz beş sayfa kadar okuduğum kitabımı okumaya ara verip otobüs terminaline geldim. Kastamonu’ya giden otobüs firmalarının hangileri olduğunu öğrendim ve Güven Turizm’in olduğu perona geldim. Yazıhanesine girip bilet fiyatını öğrenmem ve satın almam iki dakika bile sürmemişti. Evet, neye niyet neye kısmet deyip 23:30 Kastamonu otobüsüne biletimi almıştım.
Henüz öğlen saat 12:00 civarıydı. Erkenden eve dönmek istemedim. Tekrar sahil yoluna geldim ve burada bir süre kadar oturup kitabımı okumaya devam ettim. Deniz havasını soludum ve termosumdan kahvemi yudumladım. 1 saat kadar kitap okuduktan sonra Üsküdar’a doğru yürüyerek geldim. Burada bir şeyler atıştırdıktan sonra metroya binip eve döndüm.
Akşam yolculuk için çantamı hazırladım. Daha sonra bilgisayara geçtim ve Kastamonu’da gezilecek yerler hakkında bir araştırma yaptım. Notlarımı da toparladıktan sonra taşınabilir şarj cihazı ve fotoğraf makinesi gibi elektronik eşyalarımı şarja bıraktım.
Günü akşam etmiştim. Saat 21:00 sularında evden çıktım ve Üsküdar’a geldim. Sık sık Üsküdar’a çay içmeye geldiğimden bahsetmiştim. Burada üç yere gidiyorum. İlki, Ahenk Semai Kahvesi, ikincisi Mihrimah Sultan Camii’nin oradaki çay ocağı ve son olarak da yeni yapılan katlı otoparkın olduğu ara sokaktaki sıralı kafeler. Fakat çoğunlukla Ahenk Semai Kahvesi’nin oraya takılırım. Yine 1 saat kadar burada vakit geçirdim. Saat 22:30’a gelmek üzereydi. Kalktım ve sahil yolundan yavaş adımlarla Harem’in yolunu tuttum.
Harem’e vardığımda henüz otobüsün gelmesine 20 dakika kadar vardı. Etrafta biraz volta attıktan sonra otobüs de perona girmişti. Benle birlikte Harem’den binen üç kişiydik. Otobüsteki yerimi aldım ve Kastamonu’ya gitmek üzere yola çıktık.
Yolculuk 6 saat kadar sürecek. Kastamonu’ya varış saatini sabah 06:45 olarak gösteriyordu. Otobüs yolculuğunda insan kas katı kesiliyor ve yolculuk sonrasında da sersem gibi oluyor. Bu yorgunluğu en aza indirmek için uyumak istedim. Körfez’e (İzmit) gelmeden önce de uykuya daldım ve mola yerinde gözlerimi açsam da otobüsten inmeyip uyumaya devam ettim.
Saat sabahın 7’si. Kastamonu otogara giriş yaptık. Gökyüzü mavi fakat sabahın ayazı insanı üşütmeye yetiyor. Otobüsten indiğimde yüzüme çarpan sabah ayazının serinliği kendime gelmeme yetmişti. Servis ile şehir merkezine geldim. Burada Nasrullah Camii var. Camiye yakın bütçeli bir otelde 2 gece konaklama rezervasyonu yaptım. Saat 9’a kadar biraz odada dinlendim, duş aldım, otelin kahvaltısından bir şeyler atıştırdım. Saat 10 civarı da Kastamonu’yu dolaşmak için kendimi dışarıya attım. Aslına bakarsanız, kafayı vurup yatsam öğleden sonrasına anca kalkardım.
Konaklayacağım yer Nasrullah Cami’sinin orada. Dolayısıyla merkezi bir yer ve otelden çıkar çıkmaz da bu noktaya geldim. Cami geniş bir alanda yer alıyor. Önünde şadırvanı var ve karşı tarafta sıralı küçük dükkanlar bulunuyor.
Aslında Kastamonu’yu dolaşmaya başlamak için de burası iyi bir noktadır. Zaten yolun karşısı da Cumhuriyet Meydanı. Nitekim, ben de Kastamonu gezime Nasrullah Camii meydanından başlamayı uygun gördüm.
Gezilerimde Maps.me harita uygulamasını kullanıyorum. Uygulama, siz öncesinde ilgili şehrin haritasını indirdikten sonra çevrimdışı kullanabilmenize olanak sağlıyor. Maps.me haritalarında gezilecek yerleri belirtip kategori olarak saklayabiliyorsunuz. Oldukça kullanışlı bir uygulamadır. Tavsiye ederim. Henüz İstanbul’da iken Maps.me’de Kastamonu haritasını indirip görülecek yerleri tanımlamıştım.
Ayrıca Okuyun: Mobil Seyahat Uygulamaları İle Seyahatlerinizi Kolaylaştırın
Tabi, Kastamonu gezime başlamadan önce buranın meşhur kel simidini denemek istedim. Nasrullah Camii’nin olduğu yerde Kastamonu simidi çıkaran birkaç fırın var. Bunlar arasında ana yola bakan fırından bir tane meşhur Kastamonu simidi aldım ve sonra cami avlusunun karşısındaki çay ocağından birine gelip iskemleye oturdum ve söylediğim bir bardak çay ile birlikte simidi yemeye koyuldum. Kastamonu simidi bildiğimiz susamlı simit gibi değildir. Bu nedenle kel simit olarak da adlandırılıyormuş.
Kastamonu gezimi şu şekilde planladım; Nasrullah Camii’nin oradan geziye başladım. İlk olarak Kastamonu Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret ettim ve ardından Kastamonu Kalesi’ne arka yoldan çıkış yaptım. Kaleyi dolaştıktan sonra Nasrullah Camii’ne inen yokuş aşağı yolu yürüdüm ve yolumun üzerindeki Atabey Gazi Camii ile Yakupağa Külliyesi’ni ziyaret ettim. Nasrullah Camii’nin oraya varmadan güğümcü ve sobacıların olduğu pazar yerini dolaştım. Yakındaki Aşirefendi Hanı, Münire Sultan Medresesi gibi yerleri de dolaştıktan sonra yolun karşısına geçtim ve Cumhuriyet Meydanı’na geldim. Meydanı dolaştıktan sonra valiliğin arkasından Saat Kulesi’ne çıktım. Anlayacağınız bir ‘O’ çizerek çemberin dışında kalan yerleri gördükten sonra işin en kolay kısmı olan çember içindeki diğer kalan yerleri tamamladım.
Bu arada, şehir merkezindeki tüm görülecek yerler bana göre yürüyerek ziyaret edilebilir. Şehir içi dolmuş kullanmaya gerek yok. Belki kale için şehir içi dolmuş kullanabilirsiniz fakat minibüsler kaleye çıkmıyor. Kastamall AVM yönüne giden minibüse binersiniz, kale yol ayrımındaki Atatürk İlkokulu’nun orada iner ve kaya mezarlarının olduğu sokaktan kaleye çıkarsınız. Her halükarda kaleye yürüyerek çıkacaksınız. Çok dik yokuşlara hazır olun. Kale yolu insanı epeyi yoruyor.
Kastamonu Gezilecek Yerler
Kastamonu Arkeoloji Müzesi
Kastamonu Arkeoloji Müzesi, Cumhuriyet Caddesi üzerinde kalıyor. Nasrullah Camii’nden müzeye mesafe yaklaşık 500 metredir ve yürüyerek 5-6 dakikada varılabilir. Nasıl olsa yarın da Kastamonu’da olacağım düşüncesiyle yavaş adımlarla dolaşıyorum ve görülecek yerlere giderken günlük yaşamı da izlemeyi ihmal etmiyorum.
Müze geniş bir bahçe alanı içerisinde güzel bir binada ziyaretçilerini ağırlıyor. Arkeoloji müzesi iki katlıdır. Giriş katında taş eserler, 1. katta ise arkeolojik eserler sergilenmektedir. Kastamonu Arkeoloji Müzesi’ne giriş ücretsizdir.
Ahşap bir kapıdan müzeye giriş yapılıyor. Kapıyı araladığımda çıkan sesle birlikte girişte sağdaki güvenlik arkadaş ayağa kalktı. Güler yüzle ‘hoş geldiniz’ diyerek beni karşıladı. Müzeye ilk gelen benmişim. Haftanın ilk günü ve henüz sabahın erken saatleri.
Müze içerisi çok sessiz. Sessizliğin verdiği odaklanmayla birlikte eserleri dikkatlice izledim ve hakkında bilgileri okudum.
Giriş katında sergilenen taş eserler
1. katta sergilenen arkeolojik eserler
30 dakika kadar müze içerisinde vakit geçirdim ve eserleri inceledim. Bazı eserler çevre şehirlerden olsa da çoğunluğa yakın olan buluntular Kastamonu yöresinden çıkarılmıştır. Sergilenen eserler Kastamonu bölgesindeki eski yaşama da ışık tutmaktadır.
Güvenlik arkadaşa ‘kolay gelsin’ diyerek müze binasından çıkış yaptım. Müze bahçesinde de bir takım taş eserler sergilenmektedir. Bu eserleri de 10 dakika kadar dolaşarak inceledim. Taş eserlerin önlerinde bilgilendirici levha tabelalar bulunmaktadır.
Müzeden çıkıp Kastamall AVM yönüne 10 dakika kadar yürüdükten sonra Aytemiz benzin istasyonuna geleceksiniz. Az ilerisinde Atatürk İlkokulu var. Okulun oradan Araç Caddesi’ne sapın ve 100 metre kadar yürüdükten sonra sağa dönün. Yolun girişinde kaya mezarlarını göreceksiniz.
Evkaya Mezarları
Kaya mezarları ilginç bir oluşum. M.Ö. 7. yüzyılda Paflagonyalılar tarafından yaptırılmış. Üçü anıtsal olmak üzere toplamda sekiz adet kaya mezarı bulunuyor. Anıtsal mezarların ikisinin içerisindeki mezar odalarında da ikişer adet ölü sediri yer almakta. Dışarıdan bakıldığında ön cephesinde “Potnea Therpn” – “Hayvanlar Hakimesi Tanrıça” (Bkz: https://kastamonu.ktb.gov.tr/TR-93973/evkaya-mezarlari.html) betimlemesi ilgi çekicidir.
Kaya mezarlarının olduğu sokaktan devam ettiğinizde kale yoluna çıkacaksınız. Bu sokak huzur verici bir sessizliğe sahip. Aynı zamanda eski geleneksel Kastamonu evlerini de görebilirsiniz. Tabi bazıları metruk bir halde ve oldukça bakımsız.
Evlerin pencere ve kapıları dakikalarca izlenmeye değer. Özellikle ahşap kapıların üzerindeki motiflerin her biri çok ama çok güzel. Sokak boyunca sağlı sollu evleri izlerken karşıdan Kastamonu Kalesi belirdi.
Kaleye çıkılan yok dolambaçlı ve yokuş yukarı. Açıkçası insanı biraz yoruyor. Yokuşun yarısına geldiğimde eski, bahçelik bir evin olduğunu gördüm. Sabah erken saatleriydi. Elinde çöp kovası yaşlı bir amcayı gördüm. Selam verdim, halini, hatırını sordum. Çocuklar evlenmiş ve Kastamonu dışında yaşıyorlarmış. Hanımı vefat edince de kalmış bir başına. Buna da şükür diyordu. Hayır duasını aldım ve kalan yarım yokuş yolu da tamamladıktan sonra kalenin girişine geldim.
Kastamonu Kalesi
Kale girişi Arnavut taşları ile örülü. Yağışlı havalarda kayma riski var. Dikkatli olmak gerekli.
Kastamonu Kalesi’nin girişinde bir güvenlik noktası var fakat içerisi boş. Kaleye giriş de ücretsizdir. Kale girişinde sol tarafta levha tabelada Kastamonu Kalesi’nin tarihçesi yazılıdır. Tabelada yazan bilgiye göre;
Kastamonu’nun güneybatısındaki sırtta, 112 metre yüksekliğindeki kayalık bir tepede bulunan Kastamonu Kalesi, Bizans İmparatoru Kommenos döneminde XII. yüzyılın sonlarında yapılmıştır.
Kalenin şehri kuşatan ve vadiye kadar inen dış surları günümüze gelememiştir. İç kale Bizans döneminde yapılmış olmasına rağmen günümüze gelen bölümler Candaroğulları zamanında yapılmıştır. Osmanlı döneminde onarılan kale 27 Kasım 1943 depreminde büyük zarar görmüştür.
Güneyden kuzeye 155 metre uzunluğunda, doğudan batıya 30-50 metre genişliğindeki Kastamonu Kalesi’nin yapımı taş ve harç olup aralarında ahşap hatıllar da kullanılmıştır. 15 büyük kule ve burçla güvenlik sistemi sağlanmıştır.
Kale içerisi yemyeşil geniş bir alana sahip. Oturulacak banklar, seyir noktaları ve birkaç donanma topu bulunuyor.
Kalenin güneyi yani göndere çekili bayrağımızın olduğu noktaya çıkılan yol da taşlı. Yağışlı havalarda bu tip taşlar aşırı kaygan olabiliyor. Bu nedenle dikkatli olmakta yarar var.
Gelelim, kalenin bize sunduğu müthiş manzaraya. Kastamonu Kalesi ziyaretçilerine 360 derece manzaralı bir seyir imkanı sunuyor. Bir yanınız Karadeniz’in yemyeşil tabiatı, bir yanınız Kastamonu şehir manzarası.
Kırmızı kiremitten çatılı evler, aralarında göğe yükselen minareler ve uzakları yakın eden yollar kaleden apaçık görülebiliyor.
Bu kısım kalenin en sevdiğim noktası olmuştu. Bir süre kadar bu burcun üzerinde vakit geçirdim ve Kastamonu şehrini kuşbakışı seyre doydum.
Kaleden çıktıktan sonra neyse ki merkeze kadar olan yol hep yokuş aşağı. Yavaş adımlarla salına salına yürüyor sağımı ve solumu gözlemliyordum. Kalenin etekleri tamamıyla eski yapılardan oluşuyor. Bu bakımdan hem kale hem de çevresi eski Kastamonu’yu tanımak için iyi bir fırsat sunuyor.
Yol üzerinde sizi iki tarihi cami karşılayacak. İlki Atabeygazi Camii.
Atabeygazi Camii
Atabeygazi Camii, Muzaffereddin Yavlak Arslan Bey tarafından 13. yüzyılda yaptırılmış. Taşköprü gezi notlarımı okuyanlar hatırlayacaktır; Muzaffereddin Yavlak Arslan 1280-1291 yılları arasında Taşköprü’deki Tekke Camii’ni de yaptırmıştı.
Burası Kastamonu’nun bilinen en eski camisiymiş. Duvarları kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Ahşap olan tavanı 40 direğin üstün oturtulmuştur ki halk arasında da zaten “Kırk Direkli Camii” olarak anılırmış.
40 rakamının bir hikmeti de vardır. Caminin girişinde levha tabelada “40 Nedir” başlığı altında bilgiler verilir. Bu bilgileri burada sizinle de paylaşmak isterim.
40 Nedir
- Hz. Adem’in hamuru 40 gün bekletilmiş
- Hz. Adem 40 gün sonra semavata (semâlar, gökler anlamlarına gelir) çekilmiş
- Hz. Adem ile Havva’nın 40 çocukları olmuş
- Hz. Nuh’un gemisinde 40 erkek, 40 kadın ve 40 hayvan vardı
- Hz. İsa yeryüzüne inince 40 yıl yaşayacak
- Hz. Muhammed’in peygamberlik yaşı 40
- Hz. Davut 40 gün, 40 gece yemek yememesi ve 40 yıl ağlaması
- Hz. İlyas 40 yaşında peygamber oldu
- Hz. Yunus balığın karnında 40 gün kaldı
- Hz. Musa ALLAH’ın emirlerini Tur Dağı’nda 40 gün, 40 gecede almıştır
- Mehti’nin kıyametten önce 40 yaşında olması ve 40 yıl yaşaması
- Beş vakit namaz sünnetleriyle beraber 40 rekattır
- 40 yaşına girdiği halde günahlarına tövbe etmeyenin yüzünü şeytan sıvazlarmış
- 40 gün sabah namazının ilk tekbirine yetişene iki defa beraat yazılır
- 40 kişi bir ölüye dua ederse ALLAH o ölüyü affeder
- 40 Müslüman arasında bir Veli bulunur
- Deccal’in dünyada kalma süresi 40 gün
- İnsanın aklı kemale 40 yaşında girermiş
- İnsan anne karnında 40. gününde ruh haline gelirmiş
- Helal ve haramı açıklayan 40 hadis
- Fal baktıranın inanmasa dahi 40 gün namazı kabul olmaz
- 22. Bir lokma haram yiyenin 40 gün duası kabul olmaz
- Altın ve gümüşün zekatı 40’da birdir
- Şarap içenin namazı 40 gün kabul olmaz
- Kara ışın günleri 40’dır
- Tasavvufta 40 erenlerin sonsuza dek yaşamaları
- 40’lar Türk kültüründe 40 Evliya demektir
- İlk Müslümanların sayısı 40’dır
- Yapılan büyünün etkisi 40 gün olur
- 40 yaş olgunluk yaşıdır
- Kuran’da 40. sure Mü’min Suresi’dir
- Mü’min Suresi’nin 40. ayetinde iyilik yapan iyilik görür, kötülük yapan cezasını görür
- İslam inancında kutsal sayı 40’dır
- Kırk kişi bir cemaattir (Şafiilerde)
- Şafi mezhebinde 40 kişi olmayınca Cuma Namazı kılınmaz
- 40 defa, 40 vakit, 40 gün, 40 gece gibi yapılan işler İslam’da çok sayılmaktadır
- Akrabayı ziyarette 40 günü geçirmemeli
- Kadınlarda lohusalık müddeti 40 gündür (Hanefi mezhebinde)
- Hz. Nuh’un gemisi 40 gün sonra Cudi Dağı’na oturdu
- Tırnak kesmek, koltuk ve kasık temizliği 40 günü geçmeyecek
40’ın epey bir hikmeti varmış.
Caminin karşısında kapalı bir oda içerisinde 3 tane mezar yeri olup, bilgileri levha tabelada verilmektedir.
Buradan ayrıldıktan sonra yol ikiye ayrılarak. Sağa dönmeyeceksiniz. Düz devam ederek Yakapağa Külliyesi’ne geleceksiniz.
Yakupağa Külliyesi
Burası bir külliye. Cami, mektep, helva evi, kafeterya vb. eklentiler mevcut. Külliyenin ilk yapımı Yavuz Sultan Selim’in hocası olan Halimi Çelebi’nin yaptırdığı cami ile başlamış. Ardından 1547 yılına gelindiğinde Kanuni Sultan Süleyman’ın Hazine Reisi camiyi tadilata alıp yanına medrese, imaret, misafirhane ve sıbyan mektebi inşa ettirerek yapıyı külliye haline dönüştürmüş.
Yakupağa Camii ise kesme taştan yapılmış. Kubbeleri kurşunla örtülüdür. Caminin kapısı ahşap ve sedef işçiliği ile göz alıcı olup oyma sanatının en iyi örneklerinden biridir.
Yakupağa Külliyesi’nden çıktıktan sonra yolu bitirin ve sağa dönün. Karşınıza tarihi bir hamam yeri ve çarşı-pazar alanı çıkacaktır. Burada taze köy ürünlerinden mutfak eşyalarına, güğüm ve sobadan giyim eşyalarına varıncaya kadar çeşitli ürünleri bulabileceğiniz tezgah ve dükkanlar bulunmaktadır.
Tak tak seslerini işitince sese doğru yürüdüm. Sobacıların olduğu dar bir sokağa geldim. Hepi topu 4 küçük dükkanın olduğu soba, soba borusu ve kuzine imalatı yapan çoktan emekli olmuş ama çalışmaya devam eden zanaatkar esnaflara denk geldim. Selam vererek dükkanın birine girdim. Saçları ağarmış, alın ve yüz çizgileri belirmiş amca elindeki çekici bırakarak ‘hoş geldiniz’ dedi. Kendisine işi hakkında birkaç soru sordum ve sağ olsun beni bilgilendirdi. Sonra “aman be oğlum, şimdi ki gençler bu işe elini bile sürmüyor. Koca şehirde bir tek 3-5 sobacı biz kaldık. Zaten doğalgaz da olunca kimse sobanın yüzüne bakmaz oldu. Anca mangal için bir şeyler yapıyoruz” diyerek dert yandı. Kendisine önce sağlık sıhhat sonra da hayırlı işler dileyerek tezgahın başından ayrıldım ve yoluma devam ettim. Amca kaldığı yerden işine devam ediyordu. Tak tak…
Güzel bir yer burası. Ne ararsanız var. Hatta Perşembe günleri saat 16:00’da müzayede de oluyormuş. Antikaya, eski ürünlere merakı olanlar için çok iyi.
Yolun sonu sizi Nasrullah Camii’nin avlusuna çıkaracaktır.
Henüz camiyi dolaşmadan önce buradaki Kurşunlu Hanı ve Aşirefendi Hanı’nı dolaşmak isteyebilirsiniz.
Kurşunlu Hanı
Candaroğulları Beyliğinin son hükümdarı olan İsmaıl Bey tarafından 1441-1460 yılları arasında yaptırılmış. Hanın tonozlarının üzeri kurşunla kaplı olduğu için halk arasında Kurşunlu Hanı olarak da bilinirmiş. Kurşunlu Hanı Vakıflar mülkiyetinde olup günümüzde özel şirket tarafından otel ve restoran olarak işletilmektedir.
Aşirefendi Hanı
Aşifefendi Hanı, Kurşunlu Hanın yanında yer almaktadır. 1748 yılında dönemin Reisül Küttap (dışişleri bakanı) Hacı Mustafa Efendi tarafından yapımı başlatılmış. Hacı Mustafa Efendi vefat edince oğlu Aşir Efendi yarım kalan inşaatı devam ettirmiş ve hanın yapımı tamamlanmıştır. Eskiden urgan ticareti yapılan han, halk arasında Urgan Hanı olarak da bilinirmiş.
Ağaçlar ve masa sandalyelerin olduğu keyifli bir avlusu var. Kastamonu simidinizi alın ve gelin buraya. Kendinize burada bir çay söyleyin ve simidinizi yerken bir yandan da hanı gözlemleyin. Üst katta terzi, iş elbiseleri satan dükkan ve berber gibi muhtelif yerler var.
Aşirefendi hanından çıktıktan sonra yolun karşısına geçip merdivenlerden aşağı inerek Nasrullah Camii’nin avlusuna geldim.
Nasrullah Camii
Geniş bir avlusu var. Avlusunda üzeri kapalı 2 şadırvan bulunuyor. Güvercinler de avludan eksik olmuyor. Onlar için yem satan 2 yaşlı teyze ve 1 amca var. Arada kendileri de güvercinleri yemliyorlar. Bir de boya tezgahı olan yaşlı amca vardı. Bu yaşında helal rızkının peşinde olan insanların ellerinden, alınlarından öpüyorum.
Avlu oldukça kalabalıktı. Avlunun etrafında sıralı dükkanlar var. Oturup çay içebileceğiniz kafeterya yerleri de mevcut. Burada oturdum ve bir bardak çay içtim.
Nasrullah Camii meydanının hemen arka tarafında Kastamonu’nun ödüllü yöresel mutfağı olan Münire Sultan Sofrası adında bir yeme içme mekanı var. Dileyen burada bir öğlen veya akşam yemeği yiyebilir. Bura bir de hediyelik eşya satan küçük bir yer bulunuyor. Bu kısmı dolaşmak da oldukça keyif verici olacaktır.
Buradan çıktıktan sonra Yılanlı Camii ziyaret etmek isteyebilirsiniz.
Yılanlı Camii
Şeyh Abdulfettah-ı Veli tarafından 1272 yılında yaptırılmış. Cami moloz taştan yapılmış ve dikdörtgen planlı bir yapıdır. Çatısı ahşaptan olup üzeri kiremitle örtülüdür. Kaidesi kesme taş olan minarenin gövdesi ise tuğladan yapılmıştır. 1937 yılında yanan bina tekrar yapılmış. Giriş kapısında yangına dair izler açıkça görülmektedir.
Yılanlı Dergahı olarak da bilinen yapı Selçuklu döneminin önemli eserlerinden biridir. Çıkan yangında ne yazık ki bu önemli eserden geriye kalan caminin girişindeki inşa kitabesidir.
Dergaha Yılanlı denilmesinin sebebi ise rivayete göre şöyle; Abdülfettah Veli hazretleri, Kastamonu’ya geldiğinde belde halkından cami yapmak için yer talep etti. Onlar da, ’Şurada cinlerin zabtettiği bir yer vardır. Eğer ona razı olursanız veririz’ dediler. Razı olup o mahalde bir mabet yapmaya başladı. Bir gün gördüler ki, büyük bir yılan hankahın kapısına çöreklenmiş. (Abdülfettah Efendi) Keşfiyle bunun yılan suretinde bir cin olduğunu bildiler ve eliyle meshedince Allah’ın kudretiyle taş oldu. Bir müddet geçtikten sonra bir ejder zuhur etti. Onun da cin taifesinden olduğunu anlayınca aynı şekilde meshetti ve o da tasa çevrildi. Bu hadiselerden sonra cinlerin tasallutundan kurtuldu. Ejderli taşı camiye sütun olarak kullandı ve diğer taşı da başka bir yerde muhafaza etti.Hatta bu bilgilerden başka halk arasında Abdülfettah Hazretlerinin buradaki yılanları toplayarak bir bohça ile şehrin üst tarafındaki Kaybılar deresine attığı ve yılanların kendisine itaat ettiği de anlatılmaktadır.
Abdülfettah Celi hazretlerinin türbesi de Yılanlı Camii’nin içerisindedir. Ayrıca cami içerisinde büyüklü küçüklü 25 adet ahşap sanduka ve cami bahçesinde de bazı mezar yerleri bulunmaktadır.
Yılanlı Camii’nden çıktıktan sonra Cumhuriyet Caddesi’ne (ana yol) geldim ve Nasrullah Köprüsü’nden yolun karşısına geçerek meydana vardım.
Cumhuriyet Meydanı
Cumhuriyet Meydanı, ağaçlarla çevrili, tertemiz geniş bir alanda yer almaktadır. Meydan içerisinde oturulacak banklar vardır. Ayrıca Şerife Bacı Anıtı ve Kastamonulu şehit düşen askerlerimizin künye bilgileri bulunmaktadır. Meydanın solunda şehir içi çalışan dolmuşların durağı vardır. Meydanın sonunda ise Kastamonu Valiliği’nin binası bulunmaktadır.
Valilik binasının arkasından Saat Kulesi’ne giden yol bulunmaktadır. Bu yol sizi Kastamonu Saat Kulesi’ne çıkarırken aynı zamanda birbirinden güzel evleri de karşınıza çıkaracaktır.
Saat Kulesi’ne giderken biraz yokuş çıkmak gerekiyor. Öğlen sıcağında bu yürüyüş biraz zorlayıcı olabilir. Yanınıza su almayı ihmal etmeyin. Kastamonu Kalesi’nden gördüğüm şehir manzarasını bu defa Saat Kulesi’ne çıkarken görüyorum.
Kastamonu Saat Kulesi
Saat Kulesi’ne vardığınızda solunuzda yapı hakkında ahşaba yazılı bilgi levhasını göreceksiniz. Burada yazılı olan bilgiyi aynen aktarıyorum;
Kastamonu Hükümet Konağı arkasında, Sarayüstü Tepesi’nde yer alan yapı şehrin önemli simgelerinden biridir. Sultan II. Abdülhamit dönemi yapılarıyla çevrelenmiş olan Cumhuriyet Meydanı’nın ve Kastamonu’nun tacı konumunda bulunan Saat Kulesi, 1885 yılında Vali Abdurrahman Paşa tarafından yaptırılmıştır. Diğer şehirlerde olduğu gibi çalar, büyük bir saatin Kastamonu’da da bulunması istenmiş ve İstanbul’a sipariş verilmiştir. O dönemde Sarayüstü mevkii olarak bilinen tepeye 13 metre yüksekliğindeki kule içerisinde “Brunberger Fr.s/Strasburg 1885” imzalı saat yerleştirilerek törenle açılmıştır.
Saat Kulesi’nin orada Kastamonu şehir manzaralı açık ve kapalı alanı olan bir kafeterya bulunmaktadır. Ben oradayken kapalıydı. Muhtemelen bahar aylarında açılıp kış ayında kapanıyor. Kafeteryada sıcak soğuk içecekler ve aperatif yiyecekler bulunuyor.
Saat Kulesi’nin arkasında henüz inşa halinde olan bir teleferiğin olduğunu gördüm. Bu teleferik tamamlanınca Saat Kulesi ile Kastamonu Kalesi’nin arka tarafında kalan Seyrengah Tepesi birbirine bağlanacak. Çok güzel bir proje ve tamamlanınca Kastamonu turizmine önemli katkısı olacağından şüphem yok.
Saat Kulesi’nden ayrılıp artık yokuş aşağı şehir merkezine inmeye başladım. Yolumun üzerindeki yerleşim yerlerini de çekmek istedim. Aralarında bazı evler eski ve görülmeye değerdir.
Tekrar Cumhuriyet Meydanı’na indim ve şehrin bu kısmını bir süre kadar dolaştım. Ardından ana yola çıktım ve Nasrullah Köprüsü’nü inceledim.
Nasrullah Köprüsü
Nahrullah Köprüsü 16. yüzyılda Kastamonu’da kadılık yapan Nasrullah Bey tarafından inşa edilmiş. Şehri ikiye ayıran Karaçomak Çayı üzerinde kalır. Akşam olduğunda aydınlatılır ve şehre güzel bir görünüm kazandırır.
Yontma taştan yapılmış olan beş kemerli köprünün orijinal hali 40 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğindeymiş. Köprü 1709, 1946 ve 2002 yıllarında üç büyük restorasyondan geçmiş. Son restorasyonda ise bazı kemerlerden vazgeçilerek, bunların yerine merdiven yapılmıştır. Köprü asimetrik bir görünüme sahiptir ve bu nedenle de halk arasında Kambur Köprü olarak anılmaktadır. Köprü üzerinde iki adet sadaka taşının olduğunu da belirteyim.
Kastamonu gezim böylece son bulmuştu. Şehir merkezinde Etnografya Müzesi, Cem Sultan Bedesteni, Mimar Vedat Tek Kültür ve Sanat Merkezi, ilçe yerlerinde birbirinden güzel koylar, kanyon ve şelaleler bulunmaktadır. Hatta kayak severler için Ilgaz Dağı da gelişmiş bir alt yapıya sahip olup mutlaka görülmeye değer yerler arasındadır.
Kastamonu’ya elbette birkaç defa daha gelmek istiyorum. Bu defa şehrin dışındaki yerleri görmek niyetindeyim.
Kastamonu’dan sonraki durağım Taşköprü ilçesi olmuştu.