Yazı İçeriği
Hatay gezi notlarımda sizlere, Hatay gezilecek yerler, şehrin köklü tarihi, yeme içme ve alışveriş kültürü hakkında detaylı bilgiler veriyorum. Yazının devamında, Hatay’da kaldığım 4 gün boyunca deneyimlediğim şeyler hakkında bilgileri okuyabilirsiniz.
Ortak dinlere mensup insanların hoşgörü ile bir arada yaşadığı, Amanos ve Habib-i Neccar Dağları’nın ortasında Amik Ovası üzerine kurulu Hatay şehrindeyim. Hatay’a bir turizm acentesinin daveti üzerine geldim. Otobüs ile 15 saate yakın bir yolculuk sonrası Hatay’da buldum kendimi. Bu kadar yolu otobüs ile gelmek pek akıllıca değil biliyorum ancak uçak biletleri bir-iki gün sonrası uçuşlar için alındığı zaman epey pahalı olabiliyor. Yolda olmayı seviyorum. Uzun yolculuklar beni hiç etkilememiştir. 2014 senesinde İstanbul’dan Tahran’a tam 45 saat süren bir otobüs yolculuğunu deneyimlediğim için 15 saatlik Hatay yolculuğu pek yormayacaktır beni. Umarım! 🙂
Hatay Gezi Notları
Gece 22:45 otobüsü ile 15 saat sonrasında ertesi gün öğlen 14:30 sularında Hatay’a vardım. Sırasıyla Ankara, Aksaray ve Adana şehirlerini geçtikten sonra Hatay’a geldik. Hatay şehirlerarası otogarı ne küçük, ne de büyük. Orta ölçekte ve biraz bakımsız bir otogar olduğunu gördüm. Burada herkes Arapça konuşuyor. Suriye sınırında olması bunun en önemli nedeni. Nitekim, Hatay’da kaldığım 4 gün boyunca bölgenin ana dili Arapça olduğunu da öğrenmiş oldum. Hava sıcaklığı Şubat ayında olmamıza rağmen mevsim normallerinin üzerinde. İnsanların tişört veya gömlekle dolaşıyor olduğunu görüyorum.
Hatay’a giderken, İskenderun sağ tarafta kalıyor. Devasa bir liman bölgesi. Ticari açıdan avantajı olduğu kadar dezavantajı da var. Büyük bacalardan çıkan yoğun dumanlar İskenderun semalarını puslu bir havaya dönüştürüyor. Yol kenarlarında bulunan ağaçların yaprakları grimsi ve kaldırımlar toz. Ancak yeşil ile mavinin buluşması İskenderun’u hep canlı tutmaya yetiyor. İskenderun Limanı kuru yük gemileri istilasına uğramış. Kâh yük boşaltılıyor, kâh koca koca konteynerler gemilere yükleniyor.
İskenderun-Hatay yolu çok güzel manzaralara ev sahipliği yapıyor. Hatay’a giderken önce kıvrımlı dağ yollarını aşıyorsunuz sonra zirveye yaklaştığınızda birden karşınızda göz alıcı yemyeşil Amik ovası sizi karşılıyor. Zirve sonrasında tekrar kıvrımlı yollar ile Hatay’a inişe geçiyorsunuz. İşte bu an Hatay’ı ilk kez ziyaret edecek olanlar için çok özel olmalı. Olağanüstü ova manzarası gözlerinizin önüne seriliyor. Yemyeşil düz bir ova ve masmavi gökyüzü. İnsanın bu manzara karşısında zirvede otobüsten inip, Hatay’a yürüyesi geliyor.
Antakya, Hatay’ın ilçesi. Burada bir karışıklık olmasın. Hatay, 1.52 milyon (2014) nüfusa sahip. İlk gün pek bir şey yapamadım şehirde. Zira, 14:30 gibi vardım Hatay’a. Servisle şehir merkezine geldim. Beni şehir merkezinde acente sahibi Necdet Bey karşıladı. Birlikte ofisine geçtik. Burada biraz dinlendim, Necdet Bey ile sohbet ettik ve sonrasında otele yerleşmek üzere Harbiye’de bulunan Sara Otel’e doğru yola çıktık. Üç kişiyiz. Necdet Bey, bitki terapisi uzmanı Ali Necati Bey ve ben. Konaklayacağım otel Harbiye tarafında. Harbiye, Hatay’ı kuşbakışı görebileceğiniz bir yer. Otele geçmeden önce Harbiye’ye ve az ileride bulunan Döver Köyü’ne uğradık. Döver Köyü küçük bir yerleşim yeri. Amanos Dağları’nın eteğinde bulunuyor. Döver, Hatay’ı kuşbakışı gören tepe bir nokrada. Burada Amik Ovası ve Hatay’ı görebileceğiniz gözlem terasları mevcut. Harbiye, Hatay’ı kuşbakışı gören enfes manzaraların adresi. Gözlem teraslarının yanı sıra dağ eteklerine kurulu olan çay, kahve ve nargile içmelik güzel kafeler mevcut. Nargile içebilir, yöreye özgü içeceklerden tadabilir veya canlı müzik dinleyebilirsiniz.
Döver Köyü’nü çok kısa dolaştıktan sonra Necdet Bey ve arkadaşı ile ayrılıp otelime yerleştim. Sara Otel, Hatay’da bulunan konaklama yerleri arasında iyi sayılabilecek bir yer. Şehir merkezine 4 km uzaklıkta yer alıyor. Lazkiye yolu üzerinde. Suriye’de iç savaş olmadan önce Hatay’a gezi ve ticaret amaçlı gelen birçok Suriyeli vatandaşın burada kaldığını otel işletmecisi ile yaptığımız sohbet esnasında öğreniyorum.
Hatay’da ilk günüm. Öğlen saatleri şehre gelmiştim. Yorgunluğumun da vermiş olduğu uykusuzluk ile güzel bir uyku çektim kendime. Sabah erken saatlerinde uyanarak Amanos Dağları manzarasına karşı güzel bir kahvaltı yaptım. Kahvaltı sonrasında tekrar odama döndüm. Şubat ayı olmasına rağmen hava çok güzel. Sabah saatleri ve vadide ötüşen kuşların seslerine kulak kabartıyorum. Manzara ve sesler karşısında otelden ayrılmaya gönlüm el vermiyor. Güzel havanın verdiği enerji ve muhteşem manzaranın tadını çıkarmak için bir fincan çay alıp balkonda bu özel anın tadını çıkarıyorum. Düne dair Hatay gezi gözlemlerimi yazmaya bu esnada devam ediyorum.
1 saate yakın balkonda keyif yaptıktan sonra çantamı sırtlayarak şehir merkezine doğru yola çıktım. Otelin hemen 50 metre ilerisinden şehir merkezine dolmuşlar kalkıyor. 2 TL karşılığında şehir merkezine gidebiliyorsunuz. Dolmuşlar çok dolaşıyor, yarım saate yakın sürdü şehir merkezine gelmem.
Bugün, daveti üzerine geldiğim Necdet Bey ile tüm gün iş planı üzerine konuşacağız ve çalışmalar yapacağız. Dolayısıyla Hatay’ı gezmem yarına kalacak. Tüm gün Necdet Bey ile ofiste çalışmalar yaptık. Ofis, Uzun Çarşının batı kapısında kalan Ayakkabıcılar Çarşısında bulunuyor. Mesai bitimine kadar neredeyse çalıştık. Akşam üzeri saat 17:30 gibi Necdet Bey ile ayrıldık. Yarın, tüm gün cami, müze, kilise ve eski Antakya evlerini gezeceğim. Şimdi ise Hatay’ın akşam vakitlerini gözlemleyip deneyimleyeceğim. Hava karardı ve her yer ışıl ışıl oldu. Havanın mevsim normallerinin üzerinde olmasını fırsat bilen Hataylılar kendilerini dışarı atmışlar. Dışarısı çok kalabalık. Kafelerin önünde oturan insanlar, caddelerde yürüyen çocuklu aileler…
Saray Caddesi üzerinde pek çok yeme içme mekânları var. Hatay seyahatim öncesi yaptığım araştırmalarda aperatif bir yiyecek olan kıyma dürümünün denenmesi gereken bir tat olduğunu öğrenmiştim. Zaten niyetim açlığımı biraz olsun bastırmaktı. Asıl Hatay yemeklerini yarın tadacağım için şimdilik kıyma dürüm ile açlığımı yatıştırdım. Daha sonra Saray caddesini adımlamak üzere yola koyuldum. Cadde, rengârenk ve çok canlı. Şehrin uğultusu sanki burada toplanmış ve Ortadoğu ezgilerine atıfta bulunurcasına ritmik bir sesle kulağımın pasını siliyordu.
Antakya’nın Mistik Kafeleri
Kafe kültürü de bir hayli yoğun burada. Her sokak sizi yeni bir kafeye çıkarıyor. Biraz soluklanmak için gözüme hoş görünen bir kafeye geliyorum. Ortadoğu atmosferini kafelerin dekorlarından anlamak mümkün. Burada kendime bir dibek kahvesi söyledim. Tütsülerden çıkan aromatik kokular kafenin duvarlarını okşuyor, kahve kokuma eşlik ediyordu. Fonda Farid Farjad’dan Sangeh Khara şarkısı, kahvemi yudumlayıp etrafı gözlemliyorum. Yan masada zar atan iki genç, karşı masada ise birbirlerinin gözlerinin içine aşk ile bakan genç bir çift.
Gittiğim her şehirde yerel insanlarla tanışmaktan büyük bir keyif alırım. Şehri, günlük yaşantıyı, gelenek ve kültürlerini öğrenmek için bölgenin yerel insanları ile konuşmak çok etkili oluyor. Bunun üzerine arka masada bir başına oturmuş nargilesini çeken bir kişi görüyorum. Kahverengi kazaklı, kirli sakallı, orta yaşta birisi. Selam veriyorum, selamımı tebessüm ederek alıyordu. Oturabilir miyim, sohbet edebilir miyiz diye soruyorum kendisine. Memnuniyetle kabul edebileceğini söylemesinin ardından yarım kalan kahvemi de alarak masasına, tam karşısına oturuyorum. Adı Mehmet. Kendisiyle tanıştığımda, ortak ilgi alanlarımızın olduğunu öğreniyorum. Nargilesinden bir yudum çektikten sonra başlıyordu konuşmaya…
Ortadoğu Arap Enstitüsü kurucu başkan yardımcısı. Ortadoğu Arap kavmini araştırıyor, kültür ve dinlerin insanlar üzerindeki etkisini yüzyıllar sonra ne gibi değişikliklere neden olduğunu ilmek ilmek dokumak için çalışmalar yapıyormuş. Çok bilgili bir kişi. Kendisinden faydalı bilgiler öğrendim.
Yaklaşık iki saate yakın Mehmet ile Ortadoğu üzerine keyifli bir hasbihal ettik. Ne yalan söyleyeyim, hiç bitmesini istemediğim bir sohbetti. Bilgilerimizi paylaştık, Hatay’ı, Suriye’yi ve savaş mağduru göç etmek zorunda kalan insanları konuştuk. Dilerim herkes kendi vatanlarında yaşar ve ölürler. Mehmet ile ayrılmadan önce iletişim bilgilerimizi aldık. Kendisini İstanbul’a davet ettim ve kendisi de beni tekrar Hatay’a beklediğini söyledi. Kafeden kalkıp gerisin geriye Saray caddesini yürüdüm. Asi Nehri’ne geldim. Buradan Harbiye’ye kalkan dolmuşlara binerek kaldığım otele ulaştım. Gece 00:00’a kadar bugünkü Hatay gözlemlerimi yazdım.
Bir duş aldıktan sonra ise Hatay’daki ikinci günümü bitirmek üzere uykuya daldım…
Hatay’da üçüncü günüme uyandım. Sabah kahvaltısı için otelin restoran bölümüne geldim. Burası Amanos Dağları’nın muhteşem manzarasına sahip. Dağlar yeşereli az bir zaman olmuş. Küçük bir vadinin üzerinde kalıyoruz. Vadi aşağısında yine küçük bir şelale bulunuyor. Sabah saatleri olsa da hava üşütmeyecek sıcaklıkta. Tabağıma kahvaltılık bir şeyler alarak pencere kenarına oturdum. Açık olan pencereden içeri giren şelalenin iç okşayıcı sesleri eşliğinde kahvaltımı yaptım. Bu manzara karşısında saatlerce oturmak isterdim ancak bugün Hatay’ı gezmeliyim.
Kahvaltı sonrası odama çıkıp çantamı aldıktan sonra beni şehir merkezine götürecek olan dolmuşa doğru yürüdüm. Çok değil yaklaşık üç dakika bekledikten sonra dolmuş gelmişti. Şoförün yanında boş olan koltuğa oturdum. Şehir merkezine gelene kadar şoförle Hatay hakkında konuştuk.
Yarım saat sonrasında şehir merkezine ulaştım. Buradan tekrar bir dolmuşa binerek Atatürk Caddesi’nin başladığı noktaya geldim. Peki, neden böyle bir şey yaptın diye soracak olursanız; birkaç alternatif Hatay gezi rotası mevcuttu bende. Uygun olabileceğini düşündüğüm Atatürk Caddesi başlangıçlı bir gezi ile Hatay’ı en azından bir güne sıkıştırabilecektim. Sizlere izlediğim rota hakkında bilgiler paylaşacağım. Ancak bu sadece yüzeysel bir bilgi paylaşımı olacak. Çünkü asıl Hatay gezilecek yerler, yeme içme, ulaşım, konaklama gibi spesifik notlarımı Hatay gezi rehberi başlıklı ayrı bir yazıda sizlerle paylaşacağım.
Şimdi ise Atatürk Caddesi başlangıçlı rotam üzerinde Hatay gezilecek yerler hakkında bilgiler vereceğim…
Hatay Gezilecek Yerler
Atatürk Caddesi, bakımlı, hoş binaların bulunduğu, kaldırımları ağaçlarla süslü güzel bir yürüyüş rotası. Caddeyi adımlarken Hatay’ın farklı bir yüzünü, caddeyi bitirdiğinizde ise şehrin bambaşka bir yüzünü göreceksiniz.
Atatürk Caddesi’ni bitirdikten sonra karşınıza Meclis Binası çıkacak. Burada sizi şaha kalkmış at üzerinde bulunan Atatürk heykeli karşılayacak. Meclis binasının karşısında ise eski Antakya Arkeoloji Müzesi yer alıyor. Burası yeni müzeye taşındığı için kapalı. Fakat eski müze binası tarihi bir yapı olduğu için fotoğraflamayı düşünebilirsiniz.
Caddenin bitimi Cumhuriyet alanı olarak geçiyor. Asi Nehri’nin hemen kıyısında yemyeşil bir alan. Caddeyi bir baştan, diğer bir başa yürüdüğünüz için kendinizi yorgun hissedebilirsiniz. Cumhuriyet alanı dinlenmek için ideal bir noktadır. Atatürk Caddesi şehrin en ünlü caddelerinden biridir. Cadde üzerinde bulunan Vali göbeği parkı da dinlenmeniz için iyi bir yer. Caddeyi bitirip Cumhuriyet alanına çıktığınızda sağ tarafınızda eski Meclis binasını göreceksiniz, şimdilerde ise gösteri salonu olarak hizmet veriyor. Bina içerisinde bir de Özsüt var ve burası da tarihi bir yerdir.
Meclis binasına paralel olan Asi Nehri’ni gözlemleyerek köprü üzerinden karşıya Saray Caddesi’ne çıkabilirsiniz.
Saray Caddesi yine şehrin ünlü ve canlılığını her daim koruyan caddelerinden biridir. Cadde üzerinde kafeler, yeme içme mekânları, hediyelik eşya ve giyim üzerine mağazalar mevcut. Eski Antakya evlerinin başladığı yer desek doğru olur. Adımınızı attığınız her an yavaş yavaş bakımsız evler bir anda belirmeye başlıyor. Hatay tarihi aslında burada bir an beliriyor.
Saray Caddesi’ne geldiğinizde sizi ilk olarak Ulu Cami karşılayacak. Antakya camilerinin en eskisi ve en büyüğü olan Ulu Cami’nin yapılış tarihi bilinmiyor ancak Memluk dönemi eseri olduğu tahmin ediliyor. Geniş bir şadırvanlı avlu kenarına inşa edilen cami dikdörtgen planlı olup, kargir bir yapıdadır.
Saray Caddesi’ni adımlarken karşınıza yolun kenarında çevrili bir kemer köprü çıkacak. Caddenin bitiminde ise eski Antakya evlerinin olduğu bölgeye gelmiş oluyorsunuz.
Saray Caddesi’ni bitirdikten sonra sağ tarafınızda Protestan Kilisesi ve karşısında tarihi bina olan Anadolu Restoran’ı göreceksiniz. Kilisenin ne yazık ki kapalı olduğunu öğrendim. Sadece Pazar günleri ayin üzerine açılıyormuş. Kendinizi yorgun hissediyorsanız kilise karşısında bulunan Anadolu restorana gelerek burada bir fincan kahve içmeyi düşünebilirsiniz.
Anadolu Restoran, Antakya’nın en meşhur yemekleri, meze ve tatlılarını tadabileceğiniz yerler arasındadır. Restoranın bulunduğu bina, farkı yıllarda kahvehane, halk kütüphanesi ve bilardo salonu olarak kullanılmış. Bugün ise modern bir görünüme bürünerek Antakyalı hemşerilerine ve yabancı konuklarına hizmet veriyor. Antakya’nın yöresel bir tadı olan tepsi kebabını da burada deneyebilirsiniz.
Saray Caddesi’ni bitirdikten sonra Kurtuluş Caddesi’ne çıkmış olacaksınız. Burası cami, kilise ve havra üçü bir arada dedikleri yer. Kurtuluş Caddesi de yine şehrin önemli yerlerinden biri. Valilik, belediye binaları gibi resmi yerlerin olduğu bölge. Kurtuluş Caddesi’ni aynı zamanda dünyanın ışıklandırılan ilk caddesi olduğunu öğrendim. Kurtuluş Caddesi’nin sağ tarafında kalan her sokak sizi Antakya evlerine çıkaracaktır. Cadde üzerinde gezinirken sağınızda Havra’yı göreceksiniz. Az ilerisinde ise Sarımiye Camii. Kurtuluş Caddesi gezinize yönelik benim size önerim ilk olarak Sarımiye Camii’ni görmeniz yönünde olacaktır.
Sarımiye Camii, eski bir cami. Kapı üstü olan minaresi orijinal, avlu ve cami ise restore edilmiş.
Caminin solunda yer alan sokakta ise Katolik kilisesi ve Kıbrıs Gazileri Derneği bulunuyor. Kilise hafta içi belirli saatlerde açık. Dernek ise akşam saatlerine kadar açık oluyor. Hoş, eski bir Osmanlı evi. Dernek bahçesinde bulunan ağaçta altı çeşit meyvenin yetiştiğini göreceksiniz.
Tekrar Sarımiye Camisi önüne gelerek karşı sokağından kendinizi eski Antakya evlerinin gizemli dünyasına bırakın. Burada kaybolmamak elde değil.
Her bir ev farklı renkte. Labirent gibi sokaklar, kimi zaman tek kişinin geçebileceği dar ve uzun koridorlar…
Sokak aralarında koşturan çocuklara takılıyor gözlerim. Rengârenk gözlü, esmer, sarışın ve kumral tenli erkek ve kız çocukları. Etrafa gülücükler saçarak oyunlarını oynuyorlar.
Hz. Hamza Türbesi de eski Antakya evlerinin olduğu Gümüşlü Sokakta yer alıyor. Kargir bir yapı olan türbenin üstü çinkodan yapılmış kubbe şeklinde. Sokak aralarında duvarları süsleyen Arapça ve Türkçe sprey ile yazılmış yazıları görebilirsiniz. Burası sanki ayrı bir dünya. Biraz ürpertici bir havası olsa da daha fazla adımlamak ve her sokağa girmek istiyor gibi hissedeceksiniz kendinizi.
Eski Antakya Evleri Keşfedilmeyi Bekliyor!
Eski Antakya evlerinin dar sokaklarını adımlarken bir anda yolumu kaybettim. Çıkmaz bir sokağa girmiştim. Etrafa bakındım kimsecikler yok. Geri döndüm ve hafif yokuş yukarı çıkan bir bey amcanın geldiğini gördüm. Yokuşu çıkmasını beklemeden, aşağı doğru indim ve yanına yaklaştım. Kendisine;
“Merhaba amca, sanırım yolumu kaybettim. Kurtuluş Caddesi’ne nasıl çıkabilirim?”
“Kimsin, nereden geldin ve ne yaparsın?”
“İstanbul’dan geldim Hatay’ı gezmek için.”
“Hoş geldin evlat, beğendin mi Hatay’ı? Burası eski Antakya evlerinin olduğu dünyanın en dar sokaklarından biridir. Genişliği 90 cm. Benimle gel, ben de Kurtuluş Caddesi’ne çıkıyorum.”
Amca bey ile birlikte eski Antakya sokaklarını adımlarken bir yandan da konuşuyorduk. Kendisini tanımak istiyordum. Sorularımı yönelttiğimde ise aldığım cevaplar karşısında şaşkın bir yüz ifadesi ile sevincimi kendisiyle paylaştım. Zafer Sarı…
Zafer amca “Hatay Gazeteciler Cemiyeti” kurucu başkan yardımcılarından biri. Tarihçi ve yazar! Tam 24 kitap yazarı olduğunu öğrendim. Beni cemiyete davet ettiğinde ise çok mutlu olmuştum. Davetini kabul ettim ve birlikte cemiyete geldik.
Sekreter hanım gülümseyerek içeri buyur etti ve hoş geldiniz dedi. Çok ilgiliydi kendileri. Zafer amca ve bana sağ olsun birer bardak çay getirdi. Bir yandan çayımı yudumluyor bir yandan da Zafer amcaya sorular soruyordum. Hem mesleki, hem de Hatay hakkında. Bu anı iyi değerlendirmeliydim. Yaklaşık 1 saate yakın oturduk ve sohbet ettik.
Kendisinden çok değerli bilgiler aldım. Sağ olsun 2 adet imzalı “Doğunun Kraliçesi Antakya ve Antakya’da Unutulan El Sanatları” kitabını hediye etti.
Bu kitaplar benim için çok değerli ve çok özel. Mutlaka okuyup Hatay hakkında derinlemesine bilgi sahibi olacağım. Seyahatlerimde yaşadığım güzel anılar arasına Zafer hocamı da ekleyip, kendisiyle vedalaşarak cemiyetten ayrıldım…
Size Zafer Sarı hakkında biraz bilgi vermek istiyorum…
Zafer Sarı, 1942 yılında Hatay merkeze bağlı Şenköy’de doğmuş. İlkokulunu Şenköy’de okumuş. Mezun olduktan sonra Konya İkinci Ordu Astsubay okulunu kazanarak buradan 1960 yılında mezun olmuş. Daha sonra Ankara Mamak Muharebe Okulu Elektrik ve Elektronik Astsubay okulunu bitirdikten sonra 1963 yılında Astsubay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde hizmet vermiş. 1985 sonrasında ise birçok gazetede muhabirlik, köşe yazarlığı, idarecilik ve genel yayın yönetmenliği görevinde bulunmuş. Bu süre zarfında çeşitli araştırmalar yaparak elde ettiği bilgiler doğrultusunda 24 kitap, 7 adet de çeşitli konularda yazı dizisi yayınlamış. Halen Hatay Gazeteciler Cemiyeti’nde yönetim kurulu üyeliğinde bulunmakta ve araştırmalarına devam etmekte.
Eski Antakya evlerini gezdikten sonra tekrar geldiğiniz yolu geri dönerek Sarımiye Camii’nin olduğu yere çıkabilir ve buradan yaklaşık 150 metre yürüdükten sonra Habib-i Neccar Camii’ne ulaşabilirsiniz.
Habib-i Neccar Camii, Anadolu’da yapılmış ilk cami olduğuna inanılıyor. Cami içerisinde medrese ve türbeler bulunuyor. Kurtuluş Caddesi ve Kemalpaşa Caddesi kavşağında yer alan Habib-i Neccar Camii’nee adını veren Habib-i Neccar, Hz. İsa’nın havarilerine ilk inanan ve aynı zamanda bu uğurda canının veren bir Antakyalı. Müslüman toplumunun önemsediği bir kişiliktir. Anadolu’da ilk cami olarak biliyor demiştim. İlk olarak bir Roma tapınağından kiliseye ve daha sonra camiye dönüştürülmüş. Cami içesinde Hz. İsa’nın havarilerinden olan Yunus ve Yahya’, Şem’un-u Safa Hazretleri ve Habib-i Neccar’ın türbeleri bulunmaktadır.
Yahya (Yuhanna) ve Yunus (Pavlus) Hazretleri Türbesi cami girişinde avluda yer almakta. Şem’un-u Safa ve Habib-i Neccar türbeleri ise avlu girişinde yer alan kapıdan girerek merdivenle bir kat aşağı inildikten sonra ulaşılabiliyor.
Habib-i Neccar Camii’nden çıktıktan sonra hemen karşısında Hatay El Sanatları Merkezi bulunuyor. Burada Hatay’a özgü çini, seramik eşyalar ve el işi örgü ürünleri alabilir veya sadece gezebilirsiniz.
Kurtuluş Caddesi üzerinde biraz dinlenmek isterseniz Affan Kahvesi’nde (İnci Kıraathanesi) Haytalıyı yiyebilirsiniz. Yine cadde üzerinde eski bir sabun fabrikasından otele dönüştürülen Savon Otel’i görebilirsiniz. Burası Antakya’nın en güzel mimarisi diyebilirim.
Habib-i Neccar Dağları
Kurtuluş Caddesi gezinizi bitirdikten sonra Habib-i Neccar Camii’nin arkasında kalan caddeye inerek buradan St. Pierre Kilisesi’ne giden dolmuşlara binin. Yaklaşık on beş dakikalık bir yolculuktan sonra kilisenin olduğu sokakta ineceksiniz. İndiğinizde evlerin çok eski olduğunu ve hemen sokak kenarında akan suyun ne kadar pis olduğunu göreceksiniz.
İşte buralar Hatay’ın bir başka yüzü ve arka mahalleleri. Bu görüntüyü belki de olumlu bakış açısına çevirecek bir şey var ki, o da heybetli Habib-i Neccar Dağları’nın görüntüsü. İndiğiniz yerden karşıya küçük bir köprü üzerinden geçerek St. Pierre Kilisesi’ne ulaşabilirsiniz. Kiliseye girişler 15 TL. Ancak müze kartınız varsa ücretsiz girebilirsiniz. Müze kartınız yoksa da 20 TL karşılığında girişte görevliler size bir müze kartı çıkarabilir. Müze kartı çıkarmanız akıllıca olacaktır. Zira, bir sonraki durak olan Hatay Arkeoloji Müzesi girişi de 15 TL. Siz burada bir müze kartı çıkararak arkeoloji müzesine de ücretsiz girebilirsiniz.
St. Pierre Kilisesi, Habib-i Neccar Dağları eteğinde kayalara oyularak iç kısma yapılmış bir ibadet merkezi. Buranın dünyanın ilk kiliselerinden biri olduğu söyleniyor. Hristiyanlığın yayıldığı ve bu akıma “Hristiyanlık” adının verildiği yer olduğuna inanılıyor.
Müslümanlar için Mekke nasıl ki kutsal hac yeri ise, Katolikler için de bir nevi burası kutsal ve hac yeri olarak kabul ediliyor. Kilisenin dış avlusundan girişin üst bölgesine baktığınızda kayalara oyulmuş çeşitli delikler göreceksiniz. Buralara kilisenin içine yine oyularak merdivenler sayesinde çıkılıyor. Gerçekten inanılmaz!
Bu deliklerden Amik Ovası üzerinden gelen düşmanlar gözetleniyormuş. Kilise içerisinde yer alan bu gizli bölme, merdiven alanına giriş ne yazık ki yasak. Kilise içerisinde yer alan taş masa sonradan konulma ancak tepede yer alan minik taş heykelin orijinal olduğunu öğrendim.
Kilise avlusundan Hatay’ı kuşbakışı izleyebilirsiniz. Kilisenin olduğu yer Hatay’ı görebilecek güzel bir manzaraya ev sahipliği yapıyor.
Fotoğrafın solunda inşaat halinde görünen yapı Hilton Antakya Müze Otel. Yapılan kazılarda çıkan eserlere dokunulmayıp inşa edilen otel, açıldığında kazılarda çıkan eserleri görebileceğiniz bir müze ve konaklayabileceğiniz otel halini alacak.
Ayrıca Okuyun: Müze Otel (The Museum Hotel Antakya)
Kiliseden ayrıldıktan sonra düz patika yoldan devam edin ve sağ tarafta yine kayaya oyulmuş Meryem Ana yüzünü yansıtan taş heykelle karşılaşacaksınız.
St. Pierre Kilisesi’nden ayrıldıktan sonra ana caddeye kadar yürümeniz gerekecek Arkeoloji Müzesine gidebilmeniz için. Dileyen caddeyi takip ederek yaklaşık 2 km yürüdükten sonra müzeye ulaşabilir, dileyen ise müzeye giden Narlıca dolmuşlarına binebilir. Ben 2 km’lik yolu yürümüştüm. Şehri ve içerisindeki insanları gözlemlemek için en iyi yolun yürümek olduğu düşüncesindeyim.
Hatay Arkeoloji Müzesi, ilk olarak Meclis Binası’nın da olduğu Cumhuriyet Meydanı’nda yer alıyordu ancak artan tarihi eserlerin daha iyi sergilenmesi adına günümüz yeni binasına taşınmış.
Hatay, ilçe ve çevre şehirlerin ilk çağlardan, ortaçağa kadar olan tüm evrelerini kapsayan tarihi eserlere ev sahipliği yapan müzede çok değerli eserleri, heykelleri, kullanılan eşyaları ve mozaik hat sanatlarını görebilirsiniz. Müzeyi tam anlamıyla gezebilmeniz için bir gününüzü mutlaka buraya ayırmalısınız. Çok büyük ve fazlaca arkeolojik eser bulunmaktadır.
Çevrimiçi müze envanterinde yer alan eserleri görmek için Hatay Arkeoloji Müzesi web sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Arkeoloji müzesini gezerken iki kişiye rastlıyorum. Kendilerinden bir kare fotoğrafımı çekmelerini rica ediyorum. Sağ olsun fotoğraflarımı çekiyorlar ve kendilerine teşekkür ederek müzeyi gezmeye devam ediyorum.
Müzeyi hızlıca gezdikten sonra dolmuşa binerek tekrar şehir merkezine geldim. Uzun Çarşıyı gezmek ve çarşı içerisinde bulunan Yusuf ustanın künefesini tatmak istiyorum.
Uzun Çarşı, Antakya’nın belki de en turistik yeri. Üzeri kapalı, uzunca bir çarşı. Sağlı sollu yöresel ürünlerin satıldığı, hediyelik eşyaların, giyim, ayakkabı, yeme içme (kasap dürüm) gibi ihtiyaçlar üzerine geniş yelpazede ürün çeşitliliği olan mağazalar mevcut.
Çarşı içerisinde künefeci Yusuf ustanın yeri var. Buraya mutlaka uğrayıp meşhur Hatay künefesinden yiyin. Künefeler gerçekten harika, ben iki porsiyon yemiştim. Hoş bir avlu içerisinde küçük, salaş bir dükkân. Fakat bu küçük yerden çıkan lezzet çok büyük ve Hatay sınırlarını da aşmış durumda.
Künefemi yemiş ve hesabı ödeyip gitmeye hazırlanırken arkeoloji müzesinde fotoğrafımı çeken iki arkadaş ile karşılaşıyorum. Ayaküstü merhabalaşıyoruz. Onlar künefelerini söylemiş ve masalarına geçmişti. Ben ise ne yapsam şimdi diye düşünüyordum. İki arkadaşın masasına yönelerek oturabilir miyim diye sordum. Tabi oturabilirsiniz yanıtını aldıktan sonra masalarına oturdum ve koyu bir muhabbetin ve belki de uzun yıllar sürecek olan arkadaşlığın tohumlarını atmış olduk. 🙂
Orhan ve Ali. Birlikte bir saate yakın muhabbet ettik, çayların biri gitti, diğeri geldi. Orhan, Mustafa Kemal Üniversitesi’nde Zihinsel Engelliler Öğretmenliği okuyor, Ali ise Adıyaman’da yaşayan ve arkadaşı Orhan’ı ziyaret etmeye gelen bir kardeşimiz.
Çok keyifli bir muhabbet ettik. Açıkçası bu muhabbetin bitmesini istemiyordum. Arkadaşlar da muhabbetten keyif almış olacaklar ki sağ olsunlar beni akşam konaklamam için evlerine davet ettiler. Hiç tereddüt etmeden davetlerini kabul ettim. Muhabbetimizi eve taşıyacak olmak sevindiriciydi benim açımdan. Gittiğim her şehirde, o bölgenin insanları ile tanışmaktan keyif aldığımı yukarıdaki paragraflarda da belirtmiştim. Ve tabi ki yeni arkadaşlar biriktiriyor olmak en sevdiğim şeylerden biridir. Çay paralarını ödedikten sonra bankalar caddesine giderek buradan Serinyol dolmuşlarına bindik. Serinyol dolmuşları Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi kampüsüne ve apartların olduğu Kültür Sokak bölgesine kadar götürüyor. Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuk sonrası MKÜ Kültür Sokakta indik.
MKÜ öğrencileri için belki de şehir merkezini aratmayacak şekilde donatılmış olan Kültür Sokakta sağlı sollu kafeler, yeme içme mekânları, alışveriş yapmak için marketler mevcut. Her kafeden farklı bir müzik sesi. Burası ayrı bir şehir sanki. Petek taşları ile örülü kültür sokak renkli ve bir o kadar da canlı bir yer. Kış ayları gece geç saatlere kadar açık, yaz ayları ise 24 saat canlılığını koruyor. Kültür sokakta bizi ev sahibi olan Orhan’ın arkadaşı Mehmet karşılıyor.
Kendisiyle de tanışarak bir kafeye geçtik. Burada yaklaşık 3 saat kadar oturduk. Gece saat 01:00 sularında aparta geçtik. Kafede yarım kalan muhabbetimize evde saat sabaha karşı 04:00’e kadar devam ettik. Artık daha fazla uykusuzluğa direnemeyerek uyuyup kalmışız. Uyandığımızda öğlen saat 12:30’du. Ev sahibi Mehmet ile vedalaştık. Orhan ve Ali Samandağı’na, ben ise saat 17:30 İstanbul yolculuğum için hazırlık ve Necdet Bey ile görüşmek için şehir merkezine gittik.
Saat 13:15 civarı şehir merkezine geldik. Burada Orhan ve Ali ile vedalaştım. Kendilerini tanımış olmak benim için sevindiriciydi.
Meşhur Hatay Künefesi: Yusuf Usta Çınaraltı Künefe
Necdet Bey ile görüştükten sonra Uzun Çarşı, Yusuf ustanın yerine giderek İstanbul’a dönmeden önce son kez bir künefe yedim. İstanbul’a götürmek üzere 8 adet şoklanmış künefe de ayrıca aldım. 🙂 Hatay’a geldiğinizde şoklanmış künefelerden alabilirsiniz. Künefelerin yanında küçük pet şişede şerbet de veriyorlar.
Hatay gezim burada son bulmuş ve saat 17:30’da İstanbul’a dönmek için yola çıkmıştım.
Hatay’a mutlaka gelin. Gerek tarihi ve kültürü, gerekse mutfağı ile çok özel bir şehir burası. Gaziantep kadar Hatay mutfağı da lezzetli pek çok yemeğe sahip. Kebapları ve özellikle mezelerini tatmanızı tavsiye ediyorum.
Hatay gezisi hakkında sorularınızı yorum kısmından yazarak sorabilirsiniz.
Not: Ne yazık ki, 6 Şubat 2023 Gaziantep-Kahramanmaraş depremleri Hatay’ı da vurdu. Binlerce insanımız öldü, Habib-i Neccar Camii, Meclis Binası gibi tarihi yapılar yıkıldı. Hatay’da bir tarih yok oldu, insanların anıları silindi gitti. Depremde hayatını kaybeden tüm insanlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar ve başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Kardeşim size teşekkür ederim anlatımınızdan dolayı ama Antakya’yı Ortadoğu gibi dilini de Arapça gibi lanse etmeseydiniz daha iyi olabilirdi.
Saygılar.
Merhaba İbrahim Bey,
Lütfen yazıya eklemeler yapmaktan çekinmeyiniz. Yorum kısmından Antakya hakkında bilgiler verebilir ve yazıya da bu şekilde eklemeler yapabilirim.
İlginiz için teşekkürler.
Hatay’ın nüfusu 1.5 milyondur, 508.000 olan Antakya nüfusu.
Emre Bey,
Geri bildiriminiz için teşekkür ederim. Düzeltmeyi yaparak içeriği güncelledim.
Hatay’ı görmeyi ben de çok istiyorum Fatih. Gezi rehberim olarak yoluma ışık tuttuğun için teşekkürler. 🙂
Merhaba Bihter,
Değerli yorumun için teşekkür ederim.
Ne kadar güzel ve detaylı yazmışsın. Seninle birlikte Hatay’ı gezmiş kadar oldum. Muazzam bir kültüre sahip bambaşka bir şehir Hatay. Çok sevdiğim dostlarım oldu oradan. Yazını okurken oralarda olduğumu düşledim. Ellerine, gezilerine sağlık.
Merhaba Güneş,
Değerli görüşlerin için teşekkür ederim.
Ne de güzel yazmışsınız. Ruhunuza sağlık. 🙂 Yaşanacak, görülecek ve incelenecek o kadar çok detay var ki hayatta. İnsan bir okuma molasında anlıyor, nelerin kaçırıldığını. İnadına okumak. Teşekkürler.
Merhaba Hüseyin,
Seyahat etmek, yeni yerler görmek ve yeni kültürler keşfetmek gerçekten insanın hayata olan bakış açısına farklılıklar katıyor. Hem okuyup, hem de gezmek bizler için altın değerinde bir deneyim.
Hatay’a bu açıdan hiç bakmamıştım. Yazdığınız yazıda hem tarih öğrendim hem de Hatay’ın önemli bir yer olduğunu. Özelikle de evlerinin tarihi dokusu insanı cezbediyor. Ne yapsak yaz tatilinde Hatay’a mı gitsem. 🙂
Merhaba Turgay,
Hiç bekleme ve ilk fırsatta Hatay’a bir uçak bileti satın al. Hatay, gezilecek yerleri ve lezzetli mutfağıyla mutlaka görülmesi gereken şehirlerden biri.
Defalarca gittiğim ve her seferinde bambaşka detaylarına şahit olduğum nefis bir şehir Hatay. Nefis anlatmışsın. Emeğine sağlık.
Merhaba Erkut,
Değerli görüşlerin için teşekkür ederim.
Çok iyi güzel bir yazı olmuş. Şu künefe için bir gün mutlaka Hatay’a gideceğim. Hatay’a gittiğimde bu yazı da ayrıca bana bir rehber olacak. Emeğinize sağlık.
Merhaba Emrah,
Yazıyı beğendiğine sevindim. Sırf künefe mi? 🙂 Şehrin dokusu ve eski Antakya evleri için en kısa zamanda Hatay’a gitmeni öneriyorum.
Hatay ilimize en son 2008 yılında gittim ve tekrar gitmeyi çok istiyorum. Tarih kokan havasıyla sizi kendine adeta hayran bırakıyor. Hatay künefesi yemeden bu şehirden ayrılırsanız çok üzülürsünüz diye düşünüyorum. Notlarınızı okurken çok keyif aldım ve tekrar o şehre gitme hissine kapıldım diyebilirim.
Merhaba Zeki,
Künefe, Hatay gezilerinde mutlaka deneyimlenmesi gereken bir lezzet gerçekten.
Bu güzel blogu zahmet edip bize birer bilgi kaynağı olarak sunduğunuz için teşekkür ederim. Hatay başka dinler için umre sebebi, kutsal topraklardır. Medeniyet çeşididir. Değişik ırkların, renklerin, dinlerin ortak paylaşım noktasıdır. Hatay’da yaşamış olduğunuz karşılaşmalar, arkadaşlıklar da çok güzel olmuş. Bilgi paylaşımı süper olmuş eline, yüreğine sağlık.
Merhaba Atilla,
Değerli görüşlerin için teşekkür ederim.
En sevdiğim şehirlerden. Hem gezip görmeli hem de lezzetli bir seyahat lokasyonu. Ellerine sağlık.
Teşekkürler Kenan! Hatay’a ilk gidişimdi bu seyahat. Gerçekten mutfağı ve gezilecek yerleri açısından tekrar tekrar gidilesi şehirlerden biri.
Tarihte ilk aydınlatılan caddeye sahip Hatay, bugün her mevsim yerli turistlerle dolup taşıyor. Yenilenen Arkeoloji müzesi, St. Pierre Kilisesi, Titus Tünelleri ile birlikte tarihe ışık tutan eserleri ile birlikte harika mutfağı da her daim beni benden alıyor.
Hatay, ilçeleriyle birlikte mutlaka görülmesi gereken şehirlerden biri. Gezilecek yerleri ve mutfağı başta olmak üzere pek çok farklılıklarıyla ziyaret edecekleri Hatay’da sürprizler bekliyor.