Hatay oldum olası sevdiğim bir şehir ve ne zaman yolum düşse mutlu olurum. Defalarca gitsem de, her gidişimde ilk defa görüyormuşum gibi bir hisse kapılırım. Hani bazı şehirler vardır; ruhunuzun bir parçası gibi hissedersiniz, misafir değil de ev sahibi gibisinizdir. Hatay da benim için her zaman böyledir.
Hatay’a gidiş öykümü bir önceki yazımda, “Müze Otel (The Museum Hotel Antakya)” anlattığım için tekrar etmeyeceğim.
Hristiyanların kutsal kitabı İncil’de adı Antioch olarak geçen Antakya, etrafı yüksek dağlarla çevrili verimli bir ovada yer alıyor. Şehrin ortasından Asi Nehri geçer. Hristiyanlar için önemli olan şehir, İsa’nın havarilerinden St. Pierre, St. Barnabas ve St. Paul tarafından ziyaret edilmiştir.
Antakya adını İ.Ö. 300 yılında Büyük İskender’in komutanlarından I. Nikator’un babası Antiochus’un isminden aldığı ifade edilmektedir. Hatay adı da Mustafa Kemal Atatürk tarafından verilmiştir.
Hatay Hakkında Bilgi
Hatay, Türkiye‘nin en kalabalık on üçüncü şehridir. Nüfusu bir buçuk milyonu aşmıştır. Hatay’ın doğusunda ve güneyinde Suriye, batısında Akdeniz, kuzeybatısında Adana, kuzeyinde Osmaniye ve kuzeydoğusunda Gaziantep bulunur. Hatay’da pek çok medeniyetin izleri vardır. Hititler, Mısırlar, Urartular, Asurlar, Persler, Romalılar, Emeviler, Abbasiler, Bizanslılar, Memluklar, Osmanlılar, Fransızlar ve Türkler burada hüküm sürmüşlerdir.
Türkiye ile Fransa arasında yapılan 23 Haziran 1939 tarihli Ankara Anlaşması sonucu, Fransa Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını kabul etti ve şehirden çekildi. Ankara Anlaşması’nın TBMM’de onaylanması ile 23 Temmuz 1939 günü Hatay Türkiye’ye katıldı.
Antakya, Hatay ilinin nüfus olarak en büyük ilçesi ve Hatay büyükşehir olmadan önceki merkezidir. 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Resmi Gazete’nin 06.11.2012 günkü sayısında yayımlanması ile Hatay büyük şehir oldu. Bu yeni düzenlemeyle Antakya ve Defne olarak iki ilçeye ayrılmıştır. Şehrin ortasından Asi Nehri geçmektedir.
Dünyanın ilk ışıklandırılan caddesi (Kurtuluş Caddesi), tarihte ilk defa “Hristiyan” kelimesinin kullanılmış olmasıyla, Roma döneminin büyük şehirlerinden birisi olmasıyla, Anadolu’da ilk caminin burada inşa edilmiş olması ve 1700’lerden kalma Musevi havrasıyla Antakya, tarihsel ve kültürel olarak önemli bir yere sahiptir.
Sahip olduğu 600’ün üzerinde yemek ve tatlı çeşidi ile adından söz ettiren Hatay mutfağı, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından gastronomi alanında 2017 yılında “Yaratıcı Şehirler Ağı” na dahil edilmiştir. UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na daha önce de Türkiye’den, 2015’te Gaziantep gastronomi alanında kabul edilmiştir.
Hatay Gezilecek Yerler
Uzun Çarşı
Antakya’nın simgelerinden biridir. Çarşının geçmişinin kent tarihi kadar eski olduğu bilinmektedir. Uzun Çarşı’da geleneksel el işçiliğinden baharatçı ve lokantalara, giyim yerlerinden kuyumculara kadar her türlü dükkan ve mağazayı burada bulabilirsiniz. Eski Antakya evlerinin arasında bulunan çarşı 3,5 km uzunluğunda olup, 15 girişi, 27 sokağı, 67 tescilli yapısı bulunmaktadır ve 2 binden fazla esnaftan oluşmaktadır. Çarşıda farklı din ve mezheplerden birçok esnaf var.
Ulu Cami
Şehrin en eski camilerinden biri olan Ulu Cami 1271’de inşa edildiği tahmin ediliyor. Şehrin merkezinde ve Asi Nehri’nin kıyısında yer almaktadır.
Katolik Kilisesi
1852’de Osmanlı padişahının izniyle inşa edilmiştir. 1977’de, Musevi Havrası’nın karşında bulunan eski bir Antakya evine taşınmıştır.
Rum Ortodoks Kilisesi
Kilise, 1833’de inşa edilmiştir. Şehrin merkezinde bulunan kilisenin okulu, kütüphanesi ve mezarlığı bulunmaktadır.
Musevi Havrası
1700’lerde inşa edildiği düşünülen havra, turistik ziyaretlere açık değildir.
Arkeoloji Müzesi
2014 yılında açılan yeni müze, 53.500 metrekare arazi üzerinde, oturum alanı 16.000 metrekare olan yapının kapalı alanı 32.715 metrekaredir. 10.700 metrekare alan ise sergileme alanı olarak kullanılmaktadır.
Müze, mozaik koleksiyonu açısından dünyanın birincisi durumunda ve Mozaik Müzesi olarak da anılmaktadır.
St. Pierre Kilisesi
Habib-i Neccar Dağı’nın uzantısı olan Haç Dağı’nın eteğinde, 13 metre derinliğinde, 9,5 metre genişliğinde ve 7 metre yüksekliğinde kayalara oyulmuş bir mağaradır. İsa’ya inananların “Hristiyan” adının ilk kez burada yapılan toplantılarda kullanıldığı ifade edilmektedir. Günümüzde kilise, Hristiyanların hac yerlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Ayrıca St. Pierre Kilisesi, Hristiyanların ilk ibadet yerlerinden birisidir. Vatikan, 1963 yılında burayı Hristiyanlar için hac yeri ilan etmiştir. Kilise, her yıl 29 Haziranda Katoliklerin ayinine sahne olmaktadır.
Habib-i Neccar Camii
Cami, Anadolu’da inşa edilen ilk camidir. Caminin yapım tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte şehrin 638 yılında İslam egemenliğine girdikten sonra inşa edildiği tahmin ediliyor. Habib-i Neccar, İsa’nın havarilerine inanan ve Hristiyanlığı yaymaya çalışırken öldürülen bir marangozdur. Habib-i (sevgili), neccar (marangoz). Cami eski bir kilisenin kalıntıları üzerine inşa edilmiştir. Caminin altında Habib-i Neccar ve birkaç kişinin mezarları bulunmaktadır.
Habib-i Neccar’ın Öyküsü
Hristiyanlığın doğduğu yıllarda yaşayan ve mesleği marangozluk olan Habib-i Neccar, İsa’nın havarilerine inanıp Hristiyanlığı seçen ilk kişi olduğu ifade ediliyor. Havarilerin gerçekleştirdiği mucizeler halkı öfkelendirir ve cezalandırılmalarını isterler. Bunu haber alan Habib-i Neccar, halka karşı koymaya çalışır. Öfkeli halk onu linç eder ve kafasını koparır. Kafası dağdan yuvarlanarak bugün caminin bulunduğu yere gelir.
Affan Kahvesi
1911-1913 tarihleri arasında inşa edilen iki katlı taş binanın alt katında hizmet vermektedir. Affan sözcüğü Arapça olup “yiğit” anlamına gelmektedir. Affan Kahvesi, çeşitli dizi ve klip çekimlerinde de kullanılmaktadır.
Affan Kahvesi’nin Haytalı tatlısını tatmak gerekir. Haytalı, Antakya’ya özgü bir tatlıdır. Kasede servis edilen tatlının en altında süt, mısır nişastası ve pişirilmiş muhallebi yer alır. Üzerine sade dondurma konuyor ve gül suyu dökülüyor.
Haytalı, Arap kültürünün bir parçasıdır. Tatlının adı, tatlıyı ilk yapan köyün adından gelmektedir.
Tarihi Meclis Binası
Meclis binası Fransız mimar tarafından 1927’de inşa edilmiştir. 1939’da kurulan Hatay Devleti’nin Meclis binası olarak hizmet vermiş ve 23 Haziran 1939’da oy birliğiyle Türkiye’ye katılma kararı alınmıştır. Hatay’ın Türkiye’ye katılmasından günümüze bina şahıslar tarafından iş yeri olarak kullanılmaktadır. Böyle tarihi bir binanın daha başka amaçlarla (müze) kullanılmasının daha doğru olacağının düşünülmesi gerekir.
Antik Cam Evi Müzesi
Yaklaşık 140 yıllık bahçe içinde 2 katlı Antakya Evi’nde hizmet veren özel bir müzedir. Müzenin ve atölyenin sahibi diş hekimi Asaf Asfuroğlu’dur. Müzede, Antakya’ya özgü, geri dönüşüm yolu ile üretilmiş üfleme ve yeşil cam koleksiyonu eserleri sergilemektedir.
Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi
Hatay’da tespit edilen tıbbi ve aromatik bitkileri tanıtmak amacıyla 19. yy’da inşa edilen 2 katlı eski bir Antakya Evi restore edilmiştir. Müzede, 280 tane tıbbi ve aromatik bitki sergilenmektedir.
Türkiye’de bulunan 10.000 bitki türünün 3.000’den biraz fazlası endemik, Hatay’da ise 2.000’den fazla bitki türünün 300 kadarı endemik bitkiden oluşmaktadır.
Harbiye (Defne-Daphne)
Antik dönemin ünlü Daphne kentidir. Antakya’ya 10 km uzaklıkta bulunmaktadır. Bölgenin güneyinde çıkan kaynak suları şelaleler oluşturduktan sonra Asi Nehri’ne katılmaktadır. Günümüzde oldukça ilgi gören bir mesire alanıdır.
Defne ağacı bölge ile özdeşlemiştir. Tarihin her döneminde defne ağacının yaprakları barışı sembolize etmektedir.
Vakıflı Köyü
Samandağ ilçesine 4 km uzaklıkta ve Türkiye’nin ilk değil ama son Ermeni Köyüdür. Köy, Musa Dağı’nın eteklerindeki Hıdırbey Vadisi’nde ve Suriye sınırına 30 km mesafededir.
Musa Ağacı
Hz. Musa’nın toprağa diktiği asasının ölümsüzlük suyu sayesinde günümüze gelen ağacın 3 bin yıllık olduğu rivayet edilmektedir. Ağacın gövdesinin çevresi 35 metredir.
Titus Tüneli
Samandağ ilçesi’nin Çevlik bölgesine 5 km uzaklıktaki dağlık ve denize hakim yamaçlarda bulunan tünel İ.Ö. 1. yy’da, Roma İmparatoru Vespaian tarafından dağlardan gelen sel sularından korunmak amacıyla bin esire yaptırılmıştır. Tünel, 1.380 metre uzunluğu, 7 metre yüksekliği ve 6 metre genişliğindedir. Tünelin hemen yanında Roma döneminde soylulara ait olduğu düşünülen oldukça gösterişli mezar bulunmaktadır. Halk arasında buraya Beşikli Mağara da denilmektedir. Buranın elle yapılan dünyanın en büyük tüneli olduğu söylenmektedir.
Hatay Mutfağı
Hatay Mutfağı, midesine düşkün olanlar, gurmeler, gezginler ve lezzet düşkünleri için tam bir cennettir. Tıpkı o bölgedeki diğer iller gibi Hatay’da da kahvaltının yeri başkadır. Kahvaltısında 170 çeşit ürün olduğu ifade ediliyor. Ayrıca Hatay mutfağında 600 çeşit bulunmaktadır. Humus, muhammara, sürk, babagannuş, tuzlu yoğurt, fettuş salatası, zahter salatası, zeytinyağlı bakla, tepsi kebabı, künefe, kağıt kebabı, aşır, analı kızlı, havuç dolması, kaytaz böreği, saç oruğu, kireçte kabak, süt kaymaklı ekmek kadayıfı bunlardan bazılarıdır.
Antakya’da hemen her yere yürüyebilirsiniz. Harbiye ve Samandağ’a giden dolmuşlar var. Kolay ve rahat bir şehir, herhangi bir sıkıntı yaşamazsınız. Antakya’yı yürüyerek gezebilirsiniz.
Şehirde her bütçeye uygun konaklama imkanı bulunmaktadır.
Zengin mutfağının tadına bakarken midenize dikkat edin.
Ayrıca Suriye’deki savaşın en çok etkilendiği şehirlerden biri olduğunu unutmayın.
Tarihte ilklerin yaşandığı, üç dinin bir arada barış, kültür ve hoşgörü içinde yaşadığı, UNESCO’nun Gastronomi şehri Antakya’nın sağlam bir hikayesi vardır.
Antakya, hemen herkesin aradığını bulabileceği bir şehirdir.
Görmek için geç kalmayın.