Merhaba değerli dostlar,
Bu yazımda sizlere, Tahran‘da özellikle yabancı turistler tarafından pek bilinmeyen bir yer olan Darakeh’i anlatacağım…
İstanbul-Tahran gidiş-dönüş uçuşumu İran merkezli havayolu şirketi olan Qeshm Air ile gerçekleştirdim. Bu iki uçuşum da İstanbul Yeni Havalimanı kalkış ve inişliydi. Böylece yeni havalimanını da görmüş olacaktım.
Uçuş günü yaklaştığında hazır olan sırt çantamla birlikte evden çıkarak havalimanının yolunu tuttum.
Çekmeköy’den gidecektim. Bu nedenle İstanbul Yeni Havalimanı’na nasıl gidilir hakkında pek de bir bilgim yoktu açıkçası. İnternetten kısa bir araştırma yaptıktan sonra Çekmeköy-Üsküdar metrosunu kullanarak ilk olarak Altunizade metrobüs durağında geldim. Buradan metrobüse binerek Mecidiyeköy’e ulaştım. Mecidiyeköy otobüs duraklarının oradan Havaist ve H2 otobüsleri İstanbul Yeni Havalimanı’na hareket ediyor.
Havaist ile Mecidiyeköy-İstanbul Yeni Havalimanı 16 TL nakit veya akbil ile ödeme yapılıyor. İ.E.T.T. otobüslerine ise 5.20 TL akbil ödemesi yapılıyor. İki yolculuğun da süresini sorduğumda aralarında 10 dakika kadar bir zaman farklı olduğunu öğrendim. 10 dakika geç giderim bir şey olmaz düşüncesi ile İ.E.T.T. otobüsüne binerek havalimanına gittim.
Gördüğüm manzara karşısında hayran kaldım. Henüz tamamlanmamasına rağmen İstanbul Yeni Havalimanı çok zarifti. 8 giriş kapısı var. 1, 2 ve 3 numaralı kapılar iç hat, 4’ten 8’e kadar olan kapılar ise dış hatlar girişiydi. 5 numaralı dış hatlar girişinden içeriye girdiğimde muazzam bir mimari ile karşılaştım. Uzay çatı, tarz bankolar, “bana sor” çalışanları ve yönlendirici tabelalar her şeyi kusursuz kılmışa benziyordu. Tam olarak havalimanını gezemesem de gördüklerim karşısında buranın uzun vadede çok prestijli bir yer olacağı düşüncesini uyandırmıştı bende.
Uçuş saatim gelmiş ve uçaktaki yerimi almıştım. 2,5 saat süren yolculuğumuz sonrası gece saat 01:00’de İmam Humeyni Havalimanı’na inmiştik. Burada beni Tahran’a davet eden Kaveh Bey karşıladı.
27 Nisan – 03 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiğim Tahran ziyaretim yalnızca 5 günlüğüneydi. Bu defa gezmek için değil iş amaçlı gelmiştim. Bu 5 günün 3 tam gününü çalışarak geçirsem de kendime biraz vakit ayırıp Tahran’da Niavaran Sarayı ve Darakeh’i gezme fırsatı bulmuştum. Niavaran Sarayı’nı ayrı bir yazıda kaleme alıp sizlerle paylaşacağım. Bu yazımda ise yukarıda da belirttiğim üzere Darakeh’i sizlere anlatacağım. 6 yılda 20’den fazla İran’a seyahat ettim ancak Darakeh benim için de bir ilk oldu. İlk defa ziyaret ettiğim ve hayran kaldığım bir yer olduğunu söyleyebilirim.
Darakeh Nerede?
Darakeh, Tahran’ın kuzeyinde, Elbruz Dağları’nın eteklerinde yer alan harika bir yer. Doğal manzaraları, yürüyüş yolları, mesire alanları ve Elbruz’un zirvesinde eriyen kar sularının yine zirveden akan buz gibi suya karışarak ta şehir merkezine kadar olan yolculuğu burayı eşsiz kılıyor.
İlk olarak Tahran şehir merkezinden Snapp uygulaması ile kendinize bir taksi çağırmanız gerek. Biz, Azadi Meydanı’ndan Darakeh merkezine 15.000 Tümen’e gelmiştik.
Yolculuk, Tahran’ın trafiğini de hesaba katarsak 40 dakika kadar sürdü. Gürültüden ve trafikten uzak nefis bir yer ile karşılaştık.
Darakeh’te Yürüyüşe Başlarken
Darakeh gezimde bana yol arkadaşlığı yapan Elham arkadaşımdı. Kendisi İran Türkü, Tahran’da doğup büyümüş birisi. Zaten kendisinin önerisi ile planladık bu geziyi. Kendisi de doğayı, dağları sevdiğinden dolayı iyi bir yol arkadaşı olmuştuk.
Birlikte Darakeh’e geldikten sonra yürüyüş parkurunun başladığı yere 600 metre kadar yürüdük. Çok şirin bir yerleşim yerinden geçtik. Eski evler, ince uzun bir yol ve göz alıcı doğal manzaralar yürüyüşümüze eşlik etti.
Darakeh’te yürüyüşün asıl başladığı yerde sizi yer yer küçük dinlenme, yeme-içme yerleri karşılayacak. Burada yürüyüş öncesi kendinize su, meyve ve kuruyemiş temin edebilirsiniz.
Yürüyüşe başlamadan önce Elham ile birlikte burada biraz dinlenerek kendimize bir termos çay söyledik. Gelen çay tabi ki safran şekerliydi. İran’da çayınızı kıtlamadan çok safranlı içmenizi tavsiye ederim. Çaya hoş bir aroma katıyor.
Darakeh Yürüyüş Parkuru
Yürüyüşün başladığı noktada bir şeyler yiyip içtikten sonra artık yola koyulma vaktidir diyerek çayımızdan son yudumu da altıktan sonra attık kendimizi yola. Tırmanma esnasında farklı yükseltilerde sizi karşılayacak olan bazı yerler şöyle;
Tırmanırken Elbruz’un zirvesinden gelen buz gibi su solunuzda kalacak. Kuş sesleri ve çılgınca akan suyun sesi karışarak etrafa hoş sesler yayılıyor ve yürüyüş boyunca bu sesler bir an olsun eksik olmuyor.
2.000 metre yükseltiye kadar birer kilometre arayla küçük tezgahlar bulunuyor. Burada pestil, kuruyemiş ve sebze-meyve satın alabilirsiniz.
Yalnızca bir şeyler satan esnaflar değil, İran kamançası ile Fars ezgileri çalan bu güzel insanlar da karşınıza çıkacaktır.
Çok severim yerel şeyleri deneyimlemeyi ve gözlemlemeyi. Oturduk beş dakika kadar ve bu güzel ezgileri dinledik. Yolumuz uzun. Tırmanmaya devam…
Yolumuz üzerinde bizi bu güzel kedi karşıladı. Kendisiyle biraz oyalandık. Sevdim, başını okşadım. Yola çıktığım günden bu yana ne çok değişmişim. Yollar bana ne çok şey katmış. Anlatamam…
Yol boyunca yer yer eşekli-atlı kervana rastlıyoruz. Belli ki zirveden geliyorlar. Heybelerinde tüp taşıyorlar. Kervanların başı Afganlı göçmen çalışanlar. Allah yardımcıları olsun..
2.072 metreye gelmişiz! Burada biraz dinlendikten sonra tekrar tırmanmaya başladık.
Tabela 2.230 metreyi gösteriyordu.
Muhteşem doğa, Elbuz’un karlı tepeleri ve solumuzda akan gürül gürül suyun sesi bizi motive ediyordu.
2.244 metreye vardığımızda biraz üşüdüğümüzü fark ettik. 🙂
Yürüyüşümüze devam ederken bizi bu küçük şirin dostlar karşıladı. Kendilerini biraz sevdik ve oyunlar oynadık.
Elham ve ben yoruluyoruz ama yüzümüzden tebessüm eksik olmuyor. İkimiz de aynı şeylerden keyif alınca iyi bir yol arkadaşı oluyoruz. Kimse yoruldum demiyor, yürüyüşü zehir etmiyor. 🙂
2.432 metreye geldiğimizde bizi Palangchal Resort karşıladı. Burası dağcıların konaklama yeri. Ayrıca bir şeyler yiyip içtikleri yer olarak da hizmet veriyor. Elham ve ben burada 10 dakika kadar soluklandık.
Kısa bir dinlenmeden sonra tekrar yola koyulduk ve yirmi dakika kadar daha yürüdük. Vardığımız noktada tabela 2.600 metreyi gösteriyordu!
Bu yükselti benim için de bir ilkti. İlk defa bu kadar yükseğe tırmanmıştım. Eh, hava da epey bir serinlemişti. Acemi dağcıların sonu da üşümek olur. 🙂
2.600 metreden sonra biraz daha devam etmeliydik. Çünkü Tochal’a varıp buradan teleferiğe binerek şehir merkezine inmekti amacımız. Ancak, yürüyüşümüzü burada sonlandırmak zorunda kaldık. Çünkü ne bir iz, ne de bir yol vardı. Elham daha önce buraya kadar yürümemişti ve o da bölgeyi tam bilmiyordu. Kendimizi riske atamazdık. 2.600 metrede fotoğraflarımızı çekindik.
Burada bir süre dinlendikten sonra yürüdüğümüz yolu tekrar geriye sardık.
Yalnız buradaki manzara harikaydı. İlk defa Mayıs ayında kara ayak basmış ve el sürmüştüm. Tabi bir yandan da üşüyoruz. 🙂 Tırmandıkça sizi ayrıca güzel bir manzara bekliyor olacak. O da, iki dağın arasında kalan Milad Kulesi! Eğer şanslıysanız ve hava puslu değilse Milad Kulesi’ni görebilirsiniz.
Dönüşe geçtiğimizde irtifa kaybediyor ve üşüyen vücutlarımız ısınmaya başlıyordu. Nispeten daha hızlı adımlarla iniyorduk. Tüm yürüyüş boyunca yanınızda pet şişenizi eksik etmeyin. Elbruz’un zirvesinden gelen buz gibi sudan kendinize yol boyunca alabilirsiniz. Temiz ve içilebilir.
2.000 metreye indiğimizde karşımıza çıkan ilk dinlenme yerine attık kendimizi. Burada on dakika kadar dinlendik ve kendimize birer kahve ve bisküvi aldık.
Dinlenmenin ardından tekrar yola koyulduk…
1.500 metrelere vardığımızda bizi kuruyemiş tezgahları karşıladı. Kendimize tadımlık ufak bir poşet kuruyemiş aldık, tezgahın fotoğraflarını çektik.
1.000 metre civarında ise kamp ve dağ malzemeleri satan yerler vardı. Buraya uğradık. Malzemelerin fiyatlarını öğrendik. Sıfır ve ikinci el dağ ve kamp ürünlerinin satıldığı Darakeh’te Türkiye‘ye göre çok daha uygun fiyatlara malzeme satın alabilirsiniz. Trekking ayakkabıları, eldivenler, uyku tulumları, tozluk, pantolon, baton, buff, çadır ve bel cüzdanı gibi çeşitli ürünler satılıyordu.
Tırmanışa geçerken karşılaştığımız İran kamançalı güzel insan ile tekrar karşılaştık. Bu defa çaldığı ritme ayak uyduran İranlı bir aile vardı. Dans ediyorlardı. Dayanamadım ben de girdim aralarına. 🙂
Darakeh yerleşim merkezine yaklaşmak üzereyken küçük, hoş bir yer ilişti gözümüze. Aslında kara demliği görünce Elham’dan rica ettim ve burada biraz dinlendik. Çaya dayanamıyorum. Üstelik yanında da haşlanmış patates de vardı. Hamedanlı İbrahim’in işlettiği bu güzel yerin içerisi sade ve huzur vericiydi.
Çay kaynıyor, patates de haşlanmak üzereydi. İçerideki divanı görünce biraz kıvrılayım dedim. Elham ve ben inanılmaz yorgun düşmüştük. Başımı koyduğum yerde kısa bir şekerleme yaptım. 🙂
Çay demlenmiş ve patateslerimiz de haşlanmıştı. Divandan doğrulup kalktıktan sonra haşlanmış patateslerimizi yedik ve çaylarımızı içtik.
Yarım saat kadar burada vakit geçirmiştik. Akşam üzeri saat 18:30’u gösteriyordu. Kalan son etabı da yürüyerek Darakeh yerleşim merkezine geldik. Darakeh meydana vardığımızda Elham telefonundan Snapp uygulaması ile taksi çağırdı. Sabah 15.000 Tümen’e geldiğimiz Darakeh’ten 14.000 Tümen’e Azadi Meydanı’na dönmek üzere taksi çağırdık.
Tahran trafiğinin de neden olduğu kırk dakikalık bir yolculuk sonrası Azadi Meydanı’na varmıştık. Burada Elham ile ayrılarak evlerimize gittik.
Benim için de bir ilkti. Ne zaman Tahran’a gelsem, gözüm hep Elbruz Dağları’nın zirvesine, karlı tepelerine ilişirdi. Her geldiğimde Elbruz’a çıkmak istemişimdir. Dizin Kayak Merkezi’ne de hiç gitmemiştim. Dolayısıyla Elham’ın bu güzel teklifi ile bu isteğimi de bir nevi gerçekleştirmiş olmuştum.
Her ne kadar Elbruz’un zirvesine çıkamadıysak da -ki çıkamazdık, hiçbir malzememiz yoktu- 2.600 metreye kadar tırmanıp o havayı solumuştum, Elbruz’un karlı tepelerini adımlamış, hava biraz puslu da olsa zirveden Tahran şehir merkezine bir bakış atmıştım.
Keyifli bir deneyimdi. Bu yürüyüşle birlikte Darakeh’i de öğrenmiş ve görmüş oldum. Sizler de Tahran’a bir seyahat planlarsanız Darakeh’e gelebilirsiniz. 2.600 metre yüksekliğe kadar tırmanmak istemeyebilirsiniz. 1.000 metre yüksekliğe kadar çok keyifli mekanlar mevcut. Havası mis! Doğal manzaraları şahane. Suyun sesi, kuşların cıvıltısı böyle bir geziyi keyifli kılan faktörler arasında.