Yazı İçeriği
Tahran‘a sabah saatlerinde inmiştim. Uzun bir yolculuktu ve itiraf etmeliyim ki yorulmuştum. İstanbul’dan Tahran’a otobüs ile gelecek olanlar Azadi Terminali’nde inecekler. İner inmez terminalin güneyine başınızı çevirdiğinizde Azadi Meydanı (Özgürlük Anıtı) sizi karşılayacak.
Yol boyunca bana yardım eden Hacı abi ile otobüsten iner inmez etrafımızı bir anda taksiciler sardı. Yola çıkmadan önce Tahran gezilecek yerler listemi ve diğer tüm planlamamı yapmıştım. Zira, büyük bir şehir olduğundan dolayı Tahran’ı tek başıma gezmemin pek mümkün olmayacağını düşünmüştüm. Nitekim, bir taksici ile anlaşmam gerekiyordu. Hemen devreye Hacı abi girmişti. Hazırlamış olduğum Tahran gezi listesini Hacı abi taksi şoförüne gösterdi. Benim istediğim gezi şekli, hazırlamış olduğum listedeki yerlere gitmek ve orada en azından 15’er dakika kalmak. Tabi bazı yerlerde yarım saat duracağız. Bunun sonucunda kaç para istersiniz diye sorduğumuzda ücreti 90.000 Tümenden açtılar. Hacı abinin bu esnada yanımda olması çok iyi olmuştu. Sıkı bir pazarlığa girdiler. Onlar Farsça konuşurken ben hiçbir şey anlamadan onları dinliyordum. Taksici zor ikna olsa da sonunda 60.000 Tümene anlaşmıştık. Anlaşmamız şu şekildeydi; hazırlamış olduğum listedeki yerlere uğrayacağız ve minimum 15 dakika, maksimum 30 dakika orada dolaştıktan sonra ayrılacağız. Tahran’da bir taksici ile sıkı pazarlık yapıp gezmeniz daha iyi olacaktır. Çünkü Tahran büyük bir şehir ve görülmesi gereken yerler birbirine bir hayli uzaktır. Asıl görülmesi gereken yerlere zaman yetmeyecektir.
Tahran Gezi Notları
Biz ilk olarak Azadi Terminali’n yanında yer alan Azadi Meydanı’na geldik. Meydanda bir süre dolaştıktan sonra birkaç fotoğraf çektim. Güzel bir yer ve çevresi yemyeşil. Yüksekliği 48 metre olan anıt 1979 yılı Humeyni devriminden sonra rejim tarafından adı Azadi olarak değiştirilmiştir. Bazen tek dolaşmak fotoğraf çekimi açısından sıkıntı olabiliyor. Fotoğrafımı çekecek birini bulmam gerekliydi fakat kime derdimi anlatsam anlamıyorlardı. Farsça konuşuyorlar, İngilizce konuşsam da anlamıyorlardı. Neyse ki, derdimi sonunda bir kişi anladı ve fotoğrafımı çekti fakat yine her zaman ki gibi fotoğraf istediğim şekilde düzgün değildi. 🙂
Tahran’da 1 Saat Polis Gözetiminde Tutuldum!
Bu yolculuk İran’a olan ilk seyahatimdi. Gezilecek yerler dışında öyle pek detaylı bir hazırlık yapmamıştım. Aslında bir bakıma plansız yola çıkmıştım diyebilirim. Kadınların başlarını kapattığı, erkeklerin kısa şort giyemediği bir ülkeye kapri ile giriş yapıp üstüne bir de başkent Tahran’ın en ikonik yapısının önünde kapri ile poz vermek herhalde ölüm fermanını kendi elimde yazmak gibi bir şeydi. 🙂
Fotoğrafta da gördüğünüz gibi Tahran’a dolaşmaya bu şekilde başlamıştım. İlk durağım olan Azadi Meydanı’nı dolaştıktan sonra yolun karşısında beni bekleyen taksiye doğru giderken arkamdan biri bileğimden tuttu ve dönüp baktığımda kendisinin sakallı bir polis olduğunu gördüm. Türkçe ve İngilizce konuşsam da derdimi anlatamadım. O sırada taksi şoförü geldi ve durumu öğrendi ki benim kapri ile gezmem sıkıntı yaratmış. Polis merkezine gideceğimizi söyledi. Taksi şoförü, ben ve polis merkezin yolunu tuttuk. Beni oturttular bir sandalyeye ve o esnada sivil gömlekli, sakallı birisi geldi içeriye. Herkes bir anda hazır ola geçti. Belli ki karakol amiri. Neyse ki İran Türküydü ve Türkçe konuşabiliyordu. Kaprimi göstererek “Bunu neden giydin? Buraya gelirken araştırmadın mı İran’ı bu şekilde gezemeyeceğini?” Pasaport ve kimliğimi istedi. Fotoğraflar ile benzerliğimi teyit etti. Ne amaçla geldiğimi öğrenmek istedi, turistim dediğimde ve Türk olduğumu da öğrenince zaten yumuşadı. Tabi ben bu esnada baya bir tırstım. Daha sonra bir bardak çay ikram ettiler ve karakol amirinin kısa bir konuşmasından sonra kapriyi çıkarmamı ve uzun bir şeyler giyinmemi söyledi. Çayımı içtim ve verdikleri uzun, eşofman tarzı pantolonu, polisin işaret ettiği lavaboya giderek giyindim. Karakol amiri, fotoğraf makinemi işaret ederek, dürbününü ver dedi. Makineyi açtı ve çekmiş olduğum fotoğrafları inceledi. İçlerinden bir fotoğrafı sildikten sonra makineyi geri verdi. Makineyi açıp fotoğrafları incelediğimde ise Azadi Terminali’nin genel görünümünü çekerken kadraja giren çarşaflı kadınların olduğu fotoğrafın silindiğini gördüm. Karakol amiri “tamam, artık gidebilirsin” dedi. Birbirimize “Khoda Hafez” dedikten sonra polis merkezinden şoför ve ben ayrıldık.
Yaşamış olduğum bu hadise hem bana bir ders olmuş hem de anılarımdaki yerini almıştı. İran’ı gezmek isteyen erkek arkadaşlar uzun bir eşofman altı ya da pantolon giyerlerse sıkıntı yaşamayacaklardır. Kadın arkadaşlar ise fazla göze batan renkleri tercih etmeden mat renkler, tunik tarzı bir şeyler giyebilir ve başlarını kapatırlarsa sorun yaşamayacaklardır. İran’da giyim kuşan hakkında detaylı bilgiler verdiğim bir yazı yazmıştım.
Buradan ayrılarak Mellat Park’a gidiyoruz. İran’ın tüm şehirlerinde yemyeşil devasa park alanları bulunmaktadır. Yeterince geniş alanlara kurulu parklarda yürüyüş yapabilir, bisiklet sürebilirsiniz. Parklar oldukça temizler. Park-ı Mellat, Park-ı Laleh ve Jamshidieh Parkı gezme fırsatı bulmuştum.
Ramazan bayramı bitimine iki gün kala Tahran’a inmiştim. Dolayısıyla dışarıda iftar alanlarına rastlıyordum. İran, Türkiye’den bir gün sonra Ramazan ayını tamamlayacaktı. Burada bir fotoğraf çekiniyorum ve meydanı geziyorum. Burası akşam saat 18:00’de açılıyor ve yavaştan insanların da buraya geldiklerini öğreniyorum. İstanbul, Sultanahmet Meydanı‘nda açılan stantlar, eğlence programları gibi benzer şeylerin gerçekleştiği bir yer.
Ayrıca Okuyun: Tahran Gezi Rehberi
Tahran Trafiği
Fotoğraflarımı taksi şoförüne çektiriyorum. Anlaşılan o ki, artık tripod alma vakti geldi. Seyahatlerimde bunun sıkıntısını yaşamaktayım. Tahran trafiği akıl almaz derecede karışık. Motosikletlilerin çok olması trafiğe ayrı bir karışıklık katmakta. Neredeyse trafik ışıkları yok denecek kadar az. Karşıdan karşıya geçmek için kendinizi araçların önüne atıyorsunuz ve araçlar durursa karşıdasınız. Peki ya durmazsa? Kırmızı ışık yandığında motosikletlilerin karınca sürüsü gibi bir araya toplanması ve yeşil ışık yandıktan sonra her birlikte hareket etmesi trafiği korkunç duruma getiriyor. Trafik gerçekten burada çok karışık, kimse şeridinde ilerlemiyor. Sağa, sola geçmek isteyen ne bir sinyal veriyor ne de bir işaret yapıyor. Tahran trafiğine anlam veremedim.
Sırasıyla Milad Kulesi ve daha sonra Derbent’e çıkıyoruz. Buralar birbirine yakın gezilecek iki yer. Tek programda burayı gezerseniz iyi olacaktır. Buraya yakın Sadabat Sarayı ise Tahran’da görülmesi gereken diğer yerlerden biridir. Saray, Tahran’ın kuzeyi Şemiranat bölgesinde bulunuyor.
Milad Kulesi
Dünyanın altıncı büyük kulesi olan Milad Kulesi, 435 metre yüksekliğe sahip olup, şehrin her yerinden görülebilmektedir. Önceden rezervasyon yapılarak kuleye giriş mümkün. Milad Kulesi’nin kullanım amacı, Tahran’daki kablosuz iletişimi kolaylaştırıp yayılmasını sağlamak, radyo ve televizyon kapsama alanına yönelik sinyal yaymak, hava durumu, trafik alanlarına sağladığı yarar ve tabi ki Tahran’ın simgesi halini alan kule ile şehre turizm alanında katkı sağlamaktır. Kule, içerisinde lobi, eski paraların sergilendiği bir müze yeri, sanat galerisi, açık hava ziyaret katı ve döner restorana ev sahipliği yapıyor.
Derbent’e gelip burada taksi şoförü arkadaş ile çay molası veriyoruz.
Derbent gerçekten güzel ve ferah bir yer. Tahran şehir merkezinin dışında, günün yorgunluğunu üzerinizden atmanız için gayet keyifli bir yer. Burada çaylarınız demlikte geliyor ve yanında harika hurmalar ikram ediliyor. Dileyen nargile keyfi de yapabilir. Bir demlik çaya 10.000 Tümen verdik. Yaklaşık altı bardak çay çıktı. Şekerleri çok sert ve çaylar kıtlama olarak içiliyor.
Doğal ve Yaban Hayat Müzesi’ne çıkıyoruz. Müzeye giriş ücretsiz. Müzede, bu coğrafyada yaşamış vahşi hayvanların dondurulmuş örneklerini görebilir ve çeşitli canlı hayvanları inceleyebilirsiniz.
Tahran’da hava çok sıcak. 46 dereceyi gördüm. İnsanlar serinlemek için macunu çok fazla tüketmekteler. Hazır yorulduk ve sıcak da başımıza vurunca, İran macununu denemek için iyi bir zamandı. İçerisinde çok fazla çeşit ürün kullanılıyor. Dondurma, muz dilimleri, kaju, krema, fındık, fıstık, limon, elma parçacıkları ile karıştırılarak ortaya çıkan macun İran halkının sıcaklarda ilk başvurduğu şekerleme olma özelliğini taşıyor. Büyük, orta ve küçük boyutlarda verilmekte. Küçük 5, orta 10 ve büyük 14.000 Tümene satılıyor. Çok lezzetli ve denemenizi tavsiye ederim. Orta boy alsanız yeterli, büyük porsiyonu bitirmeniz için yarım saati gözden çıkarmanız gerekebilir.
Macun oldukça lezzetliydi ve yeterince ferahlık vermişti. Kısa bir dinlenmeden sonra Gülistan Sarayı’na gidiyoruz…
Gülistan Sarayı gerçekten muazzam bir yapı. 7 ana bölümden oluşuyor. Girişte bilet almak için görevliler bulunmakta ve 7 bölümü gezmek istediğiniz takdirde 50.000 Tümen ödemeniz gerekiyor. Ben 3 bölümü gezdim ve 20.000 Tümen ödedim. Burada harika çiniler ve camlardan oluşan sergileri gözlemleyebilirsiniz.
İran’da Güvenlik
İran’a seyahat edecek olan arkadaşlar öncelikle ön yargılarından kurtulmalılar. Zira, batı medyası gibi ülkemizden de İran’a karşı önyargılı bir yaklaşım sergileniyor. Nitekim, yakın çevreme İran’a gideceğimi söylediğimde çok değişik tepkiler almıştım. İşte, orada şeriat var, güvenli olmayan bir ülke, yolunu keserler, kapkaç olur, başın belaya girer falan diyorlardı.
İran güvenli bir ülkedir. İran’a gelmeyi düşünenler ilk olarak ön yargılarından arınmalı, ülke hakkında iyi bir araştırma yapmalı ve son olarak da yola koyulmalı. Sizleri burada bekleyen harika bir Fars kültürü, zengin bir tarih ve misafirperver insanlar var. Rutin güvenlik önlemlerinizi aldığınız takdirde İran’da başınıza bir şey geleceğini zannetmiyorum. Tehlike her yerde var.
Tahran’ın geniş caddelerinde rahat bir şekilde dolaşabilir, insanları ile iletişime geçebilir, mekanlarına rahatça girip çıkabilirsiniz. Taksi şoförlerine gelince, mümkünse Türkçe konuşup, anlayabilen kişilerin taksilerini tercih edin. Farsça konuşan şoförler ile hem iletişim sıkıntısı yaşayabilirsiniz hem de her yerde olduğu gibi burada da sizi kazıklayabilirler.
Ayrıca Okuyun: İran Güvenli Bir Ülke mi?
Tahran’da Konaklama
Tahran oldukça kalabalık bir şehir. Trafiği, İstanbul trafiğini aratmayan türdedir. Yazın havası çok sıcak ve gezilecek yerleri de birbirine uzak. İran’a gelmeden önce yaptığım otel araştırmasında Hotel Hafez’i uygun bulmuştum. Hafez Hotel, Ferdowsi Caddesi’nde bulunuyor. Ferdowsi Caddesi aynı zamanda T.C Başkonsolosluğunun olduğu yerdir.
Hotel Hafez Tahran’ın merkezine yakın bir konumda. Merkez metro istasyonu, büyük Tahran Çarşısı, Gülistan Sarayı, Ulusal Müze ve Ulusal Mücevher Müzesi’ne yakın. Otelde 45 oda bulunmakta. Tüm odalarında özel banyo, kahvaltı ve ücretsiz Wi-Fi bulunmaktadır. Hotel Hafez resepsiyonunda İbrahim abi bana oldukça yardımcı olmuştu. Resepsiyonda, Dolar veya Türk Lirasını güncel kurdan çevirebilirsiniz. Ayrıca havaalanına gitmeniz için Türkçe anlayıp, konuşabilen taksiler de çağırmaktadırlar.