Yazı İçeriği
Kayseri’ye gitmişken, şehrin hemen yakınındaki Talas’a uğramamak olmaz deyip sabah kahvaltısından sonra yola koyulduk. Kayseri Cumhuriyet Meydanı’ndaki iki hatlı tramvaylardan birinin son durağı Talas. On dakikada bir hareket ediyor. Yolculuk boyunca şehrin önemli noktalarının içinden geçiyoruz. Düzenli ve geniş caddeleri, parkları, alışveriş merkezleri ve oldukça geniş bir alana kurulmuş olan Erciyes Üniversitesi gibi.
Şehir merkezinden Talas’a 18 durak var ve yolculuk 30 dakika sürüyor. Tramvayda yolculuk ederken rahatsızlık veren tek şey; hiç durmadan tekrar eden anonslar, bu durum bir süre sonra yolculuğu çekilmez hale getirebiliyor. Sürekli olarak şöyle davranın, şunlara yer verin veya kapıya yanaşın gibi birbirini tekrarlayan anonslar seyahat eden insanları aptal yerine koymaktadır. “Bakın, siz nasıl davranacağınızı bilmiyorsunuz, biz size söyleyelim” gibi. Ayrıca müthiş bir gürültü kirliliği yaratıyor. Umarım belediye bu anonsların sayısını azaltır. Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ne buradan hatırlatmış olalım, uyarımız; dipnot olsun, akılda bulunsun belki bir gün işe yarar.
Talas, geçmişte 5 bin nüfuslu küçük bir yerleşime sahip iken, günümüzde 200 bine yaklaşan nüfusa sahip, Kayseri ile birleşmiş, bütünleşmiş bir ilçedir. İlçede gezip görülebilecek yerler Kiçiköy Mahallesi ve Ali Dağı eteklerinde kalmıştır.
Talas, arkeolojik ve tarihi geçmişiyle eski bir yerleşim yeridir. Yeraltı ve yerüstündeki binlerce yıllık kültürel yapılarını, ilçeyi gezerken görmek mümkündür. Talas, Kapadokya’nın merkezinde yer alıyor. Şehrin 2000 yıllık bir tarihe sahip olduğu biliniyor. Bölge, Yavuz Sultan döneminde Osmanlı yönetimine girmiştir. Şehirde Ermeni, Rum ve Türklerin bir arada yaşadığı biliniyor. 1915 ve 1923 yıllarından sonra bu ortak yaşam kültürü yok olmuştur.
1907’de belediye teşkilatı kurulan Talas, 1911’de nahiye ve 1987’de de ilçe olmuştur. 2005 yılında Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı merkez ilçe konumundadır.
Kayseri ve çevresi bağ alanları ve bağcılık faaliyetleri ile bilinir. Bu faaliyetlerden biri Gesi diğeri de Talas. Muzaffer Sarısözen’in derlediği “Gesi Bağları” türküsünü bilmeyenimiz yoktur. Bugün Kayseri ve çevresinde ne bağ kalmış, ne de şarapçılık. Levon Bağış’ın “Şarabın anavatanında içkinin başına gelenler” yazısında dediği gibi, “Şarap Anadolu’nun kadim halklarının kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Sekiz bin yıldır bu topraklarda bağcılık ve şarapçılık yapılıyor… Anadolu nüfusunun önemli bir parçası olan Hristiyanlar, şarap üretmiş, satmış ve önemli ölçüde bununla hayatlarını sürdürmüşler. Karaköy’deki Şarap İskelesi Sokak’tan, Kayseri’deki Gesi Bağları’na kadar, yaşadığınız şehirlerdeki şarap ve bağdan adını alan yerleşimleri düşünmeniz, şarabın ne kadar yaygın olduğunu anlamamız için yeterli” diyor ve çok haklı olarak devam ediyor, “Unutmamak lazım ki; bu topraklar ilk şarabı üretti ve binlerce yıl boyunca ‘kutsal’ addederek tüketti. Birileri yasakladı diye içmekten vazgeçecek değiliz…” Bütün bunları bilince, bu güzelim kültürün yok olduğunu görünce genelde Anadolu, özelde Kayseri için üzülüyorsunuz.
Ayrıca Okuyun: Kapadokya’da Gezmeniz Gereken En İyi 15 Turistik Yer
Talas Gezilecek Yerler
Tarihi Kent Meydanı
19. yüzyılda inşa edilmiş geleneksel evlerin yoğun olduğu meydan, kentsel sit alanın da merkezi konumundadır. Talas Belediyesi tarafından yeniden düzenlenmiştir. Meydanda girilen Ali Saip Paşa Caddesi bir “Osmanlı Sokağı” niteliğinde düzenlenerek turizmin hizmetine sunulmuştur. Caddede birçok kafe bulunuyor. Cadde ile aynı ismi taşıyan cami 1887’de yaptırılmıştır. Camiye, üstünde Osmanlı Devleti’nin arması bulunan bir kapıdan giriliyor.
Kaya Oyma İbadethanesi (Tol Kilise)
Kayadan oyularak yapılmış kilisenin giriş kısmı sivri kemerli üç bölümden oluşmaktadır. Kapadokya bölgesinin en eski dini yapılarından biridir. Kilise, 2013 yılında belediye tarafından restore edilerek ziyarete açılmıştır. Biz gittiğimizde kapalı olduğundan dolayı içerisine giremedik.
Ali Dağı Sarnıçlı Yeraltı Şehri
Şehir merkezine 8 km uzaklıktadır. M.Ö. 3 ve 4. yüzyıllarda inşa edildiği tahmin edilmektedir. Şehir, 2010 yılında belediye tarafından ziyarete açılmıştır. Kış aylarında ziyarete kapalıdır.
Esma Hanım Türbesi (Kubbeli Anıt)
Cemil Baba Mezarlığı’nın köşesinde yer alıyor. 1890’da Ali Saip Paşa’nın annesi Esma Hanım adına yaptırılmıştır. Sekizgen planlı yapının üzeri soğan kubbeyle örtülmüştür.
Okutan Konağı (Konak Restoran)
Konak, bodrum, zemin ve birinci kat olmak üzere üç katlı olarak, 19. yüzyılda inşa edilmiştir. 2009 yılında restore edilen yapı günümüzde restoran olarak hizmet vermektedir.
Rüştiye Mektebi
1869’da Sultan Abdülaziz’in emri ve Talaslıların katkılarıyla yaptırılmıştır. Günümüzde kütüphane olarak hizmet veriyor.
Yaman Dede Camisi (Panaya Kilisesi)
1886’da II. Abdülhamit döneminde Metropolit İonnis tarafından yaptırılmıştır. Rumların 1923 Nüfus Mübadelesi Antlaşması sonucunda Talas’ı terk etmelerinden sonra 1924’de camiye dönüştürülmüştür. Camiye çevrilen kiliseye bazı eklemeler yapılmıştır. Kilise önceleri Yeni Zafer Camii olarak anılmışsa da, 2006’daki son restorasyonundan sonra Yaman Dede Camii adı verildi. Kilisenin altındaki mahzenler günümüze kafeterya olarak hizmet veriyor.
Ayrıca Okuyun: Kayseri Gezi Rehberi
Talas’taki tarihi yapılar; Tarihi Kent Meydanı, Ali Saip Paşa Caddesi, Tol Kilisesi, Ali Saip Paşa Cami ve Çeşmesi (Devlet-i Aliyye Mirası), Kız Mektebi, Ali Dağı Sarnıçlı Yeraltı Şehri, Okutan Konağı (Konak Restoran), Esma Hanım Türbesi (Kubbeli Anıt), Harman Camisi ve Çeşmesi, Rüştiye Mektebi, Yaman Dede Camisi (Panaya Kilisesi), Salih Ağa Çeşmesi, Yaman Dee Kültür ve Sanat Evi, Han Camisi, Ali Sap Paşa Hamamı, Esvak-ı Sultani (Ticaret Merkezi), Amerikan Koleji ve Hastanesi, Feyzioğlu Konağı, Kuyumcular Çarşısı, Atatürk Evi (Vali Konağı), Stefana Rum Kilisesi, Somuncu Baba Camisi ve Çilehanesi, Direkli Cami, Üç Azizler (Agia Triada) Kilisesi, Zincirdere Mektebi, Su Kemerleri, Aziz Haralombos ve Loannes Prodromos Kiliseleri ve Zion (Sion) Yetimhanesi.
Talas’ın cadde ve sokaklarını, tarihi evlerini, ibadethanelerini ve yeraltı şehirlerini gezdiğimizde, sahip olduğu zengin kültürel miraslarıyla ortak yaşam kültürünü anlayabiliyoruz. Geçmişten günümüze gelen bu kültürel zengin mirası yeterince koruyabildiğimizi söyleyebilmek mümkün değil. Bu sadece bir bölgeye özgü bir özellik değil, genel olarak farklı kültür ve kültürel miraslara bakış açımızın toptan gözden geçirilmesi ve yenilenmesi gerekiyor.
Bu topraklarda yaşamış kim varsa, hepsine sahip çıkmak, onların tarihi ve kültürel zenginliğini koruyup kollamak ve bizden sonrakilere devretmek boynumuzun borcudur. Hepsinin ötesinde bir insanlık görevimizdir.
Bundan sonraki yazımda Ağırnas, Gesi ve Tavlusun’u yazacağım.
Zengin bir tarihe ve kültüre sahip Kayseri’nin pastırma, sucuk ve mantı ile tanınması ve tanıtılması bu şehrin geçmişine çok büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Sonuç olarak, Kayseri’yi gezin.
Harika bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık. Çok teşekkür ederim.
Paylaşım için teşekkürler.