Önceki yazımda “Türkiye’nin “İlk Slow Food Köyü: Germiyan” hakkında yazmıştım. Germiyan Köyü’nden sonra oyukları ve Oyuk Festivali ile tanınan Barbaros Köyü’ne geçtik. Germiyan ile Barbaros köyleri birbirine oldukça yakın konumdalar. Aralarındaki mesafe yaklaşık 15 km’dir.
Barbaros Köyü Nerede?
Yol oldukça iyi durumda, yolun sağı ve solu yemyeşil. Kış mevsiminin ardında doğa yavaş yavaş uyanıyor. Tepemizde güneş bütün gün içimizi ve dünyamızı ısıtıyor. Bu güzel havalar insanın yaşama sevinci artıyor, biz bu hayallere dalmışken, arabanın arkasında çocukların birbiriyle kavgasıyla gerçeğe dönüyoruz. Kavganın anlaşmayla sonlandırılmasından sonra yola devam ediyoruz.
Oyuk Festivali Hakkında Bilgi
Köyün girişinde korkuluklar karşılıyor bizi. Birçok evin bahçe kapısında, ağacında sallanan, dükkanın çatısında ayaklarını aşağıya sarkıtmış veya köy meydanında çeşit çeşit, renk renk korkulukları görmek mümkün. Barbaros köylüleri korkuluğa “Oyuk” diyor ve adına her yıl bir festival bile düzenliyorlar.
Bölge festivaller açısından oldukça zengin. Alaçatı Ot Festivali, Bayındır Çiçek Festivali, Bademli Bisiklet Festivali, Neşeli Otlar Festivali, Germiyan Festivali, Oyuk Festivali, Barış ve Dostluk Festivali ve Dalyan Aşk Festivali gibi.
Bu yılki Barbaros Oyuk Festivali 22-23 ve 24 Haziran’da yapılacak. Yolunuz düşerse festivale katılın özellikle çocuklar için bulunmaz bir eğlence fırsatı. Büyükler için de ülkenin içinde bulunduğu tehlikeleri yeniden hatırlamak olabilir/olmalıdır.
Köylünün ve tarımın içinde bulunduğu sıkıntılara dikkat çekmek istediklerini ifade ediyor, Barbaros köylüleri. Bu davranışları Anadolu insanının yaratıcılığına iyi bir örnek doğrusu.
Köyün girişinin sağında Son Dördün Derneği’nin iki katlı güzel bir binası var. Bina güzel bir bahçe içinde. Biz gittiğimizde kapalı olduğundan dolayı içini gezemedik. Binanın sahibinin hemşerim olduğunu öğrendiğimde de kısa bir telefon görüşmesi yaptım.
Derneğin karşısında ise Barbaros Köyü Emek Kültür ve Sanat Evi var. Köyün eski okul binasını sanatçı Batuhan Bozkurt ve eşi kültür merkezine dönüştürmüşler. Aynı zamanda yaşadıkları yer. Batuhan Bozkurt kendi geliştirdiği teknikle “taş mozaik” resimleri yapmaktadır. Sanatçı yaptığı işi bıkmadan usanmadan, uzun uzadıya size bilgilendirmek amacıyla anlatıyor. Yazılı ve görsel basında epey yer almış. Sanatçının el emeği çok çeşitli ve birbirinde güzel takılardan satın alabilirsiniz.
Ayrıca Okuyun: Mübadele Yıllarında Terk Edilmiş Bir Rum Köyü: Sazak
Sanat evinden ayrılıp köye doğru ilerlerken sağ tarafta, parkın içinde, bayraklar arasında Mehmetçik Heykeli’ni görüyoruz. Çanakkale Savaşı’nda ölen Barbaros köylülerinin anısına yapılmış.
Köyün içine doğru girdiğimde, daha önce hiçbir yerde görmediğim bir uygulamaya tanık oluyorum. Çat Kapı Evleri. Kapısında çat kapı evi levhasını gördüğünüzde evin kapısını çalıp, küçük bir ücret karşılığında ailenin sofrasına konuk olabiliyor ve evin bir odasında konaklaya biliyorsunuz. Köylüler bu uygulamadan çok memnun olduklarını ifade etmekte. Şiir gibi bir ad ve ilginç bir uygulama. Ne dersiniz, görmeye değmez mi?
Köyü sevimli ve küçük meydanında bulunan birbirinden güzel mekanlarında çay ya da kahvenizi yudumlayabilir veya yerel lezzetlerini tadabilirsiniz. Köye ait hediyelik objeler (magnet, korkuluk gibi) satın alabilirsiniz.
Ege Bölgesi’nin birbirinden küçük, sevimli, samimi, doğal ve insanı sarıp sarmalayan köylerini gördükten sonra, Sezen Aksu’nun o güzel sesinden dinlediğimiz şarkının sözlerini yeniden hatırlamak gerekmez mi?
Yareme tuz diye yakamoz bastım
Tek şahidim aydı
Aman aman
Bir elimde defne
Bir elimde sevdan
Kalbim Ege’de kaldı