Yazı İçeriği
Meraga ve Bunab gezi notlarım hiç unutamayacağım anılar ile dolu. Burada harika bir 2 gün geçirdim. Güldüm, ağladım, İran’ın pek de ziyaret edilmeyen bir bölgesini dolaştım ve deneyimledim, çok değerli bir aile ile tanıştım, yemeklerini yedim ve evlerinde kaldım. Nereden başlasam, nasıl anlatsam, duygularımı tam olarak yazıya nasıl aktarsam bilemiyorum. Yaşadıklarımı her hatırladığımda istemsizce tüylerim diken diken oluyor, gözlerim doluyor. Yazımın devamında neden bu satırları yazdığımı çok iyi anlayacak ve belki bana hak vereceksinizdir.
Meraga
Urmiye Gölü’ne 30 kilometre uzaklıkta, Safi Çayı kıyısına kurulu olan Meraga, İran‘ın Doğu Azerbaycan Eyaletinde yer alan bir şehirdir. Ülkemiz sınırlarına yaklaşık 200 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Azerice ismi Marağa’dır. Tebriz‘e 130, Tahran‘a 607 kilometre mesafede yer alıyor. Meraga’nın İlhanlı döneminde önemli bir rolü varmış. Zira, Meraga şehri, İlhanlı devletinin o zamanlar ilk başkentiymiş. Doğu Azerbaycan Eyaletinin ikinci büyük şehri olan Meraga’da yerel halk Azerbaycan Türküdür ve Türkçe konuşmaktadır.
Bunab
Bunab, Meraga’ya 20 km uzaklıkta yaklaşık 70 bin kişinin yaşadığı bir yerdir. Meraga’da yaşayan ailelerin çoğu vakti zamanında Bunab’tan taşınan kişilerin olduğunu öğreniyorum. Bunab, daha çok tarım ile ön plana çıkan bir şehir. Fazlasıyla ekili ve ekilmeye hazır arazilere sahip bir yer. Şimdilerde ise Meraga’ya taşınan ailelerin büyük anne ve babaları burada yaşamlarını sürdürmekte. Şehir hayatı her yerde karışık ve keşmekeş olsa gerek. Gençler Meraga’ya taşınırken, yaşlı anne ve babalar her zaman tercihini sessizlikten yana kullanmışlar ve Bunab’ta kalmışlar. Bunab şehri, Urmiye Gölü’ne 20 kilometre uzaklıktadır.
Ayrıca Okuyun: İran’a Nasıl Gidilir? İstanbul’dan Tahran’a Otobüs Yolculuğu
Meraga ve Bunab Gezi Notları
Tebriz’e sabah erken saatlerde inmiştim. Terminalde sabah kahvaltımı yaptım ve sonrasında Tebriz gezilecek yerler listemde bulunan görülmesi gereken yerleri yarım gün gibi kısa bir sürede taksi ile gezdim. İran seyahati hazırlıklarım sürecinde beni Facebook sayfamdan takip eden çok değerli Sevda ablanın yeğeni Arya Cun’u aramak istedim konaklamak için. Arya Cun’u aradığımda kendisinin bayram tatili nedeniyle Astara’ya geçtiğini öğreniyorum. İkinci bir alternatifim olan yine seyahat öncesi hazırlıklarımda İnternet üzerinden tanıştığım Serhat Çakmak’ı aradım. Serhat bana Meraga’da yaşayan Nader Sattarfam’ı aramamı söylemişti. Ardından Nader’i arayarak kendimi tanıtıyor ve Serhat’ın arkadaşı olduğumu söylüyordum. Sağ olsun Nader ilgiyle karşıladı beni. Tebriz terminalden Meraga otobüslerine binmemi ve son durakta inmemi söyledi. Tebriz terminalden Meraga’ya gitmek üzere hareket edecek olan ilk otobüse 4.500 Tümene biletimi aldım. Tebriz-Meraga arası otobüs bilet ücretleri klasik otobüsler 4.500 Tümen iken, daha konforlu otobüsler 10.000 Tümendir. Tebriz-Meraga arası otobüs yolculuğu yaklaşık 1 saat sürüyor.
1 saat süren Tebriz-Meraga otobüs yolculuğumda son durağa geldiğimde beni Nader karşılıyordu. O kadar sıcak ve samimiydi ki. Henüz birbirimizi ayak üstü yeni tanırken sarılıyor ve hasret giderir gibi kucaklaşıyorduk. Nader, ‘hoş gelmişsen gardaşım’ deyim, bir şeyler yemek için lokantaya gidelim teklifinde bulunuyordu. Lokantaya doğru yürürken başladık sohbet etmeye. Serhat’ı nereden tanıdığımı, ne iş yaptığımı, buralarda ne işim olduğunu haliyle merak ederek soruyor ben ise keyifle yanıtlıyordum. Nader’in aile büyükleri aslen Azerbaycanlı fakat zamanında İran’ın Meraga şehrine yerleşmiş olduklarını öğreniyorum. Kendisi yavaş konuştuğum takdirde beni anlıyor. İran’ın kuzeyi Tebriz ve çevresi hatta Tahran’a kadar insanlar Türkçe konuşup anlamaktadır. Dolayısıyla İran’da iletişimde pek de bir sıkıntı yaşamıyorsunuz.
Misafirperverlik ülkenin her yerinde sanki sıradanmış gibi. Yolda görenler selam veriyor, hoş gelmişsen diyor, esnaflar bir bardak çay ikram etmek için sesleniyorlardı. Lokantaya geliyoruz ve Nader bana yemek ısmarlıyordu. Güzel sohbet eşliğinde yemeklerimizi yiyerek karnımızı doyuruyoruz. Lokantadan ayrılırken, Nader beni çocukluk arkadaşı Heydar Beykızade ile tanıştırmak istediğini söylüyordu.
Heydar Beykızade, Meraga’da tekstil işi ile uğraşan bir kişi. Heydar’ın tekstil atölyesine gidip burada kendisiyle tanıştım, çalışanlara selam verdik.
İş saati olmasına rağmen Heydar aracını alarak beni gezdireceğini söyledi. Bu duruma çok şaşırmıştım. Hayır, olmaz işin vardır gerek yok desem de sanki benim gelmemle birlikte olağanüstü bir hal ilan etmişlercesine misafirperverlik gösteriyorlardı. Atölyeden ayrılıp Nader, ben ve Heydar başlıyorduk Meraga’yı gezmeye.
Ayrıca Okuyun: İran Gezi Hazırlıkları
Meraga Gezilecek Yerler
Meraga Gözlem Evi, Tersane
Meraga Gözlemevi, şehrin batısında yüksek bir tepeye konuşlanmış tarihi bir yapı. 1278’li yılları İlhanlı dönemine kadar uzanıyor. Hulagu Khan emri ile gözlem evi inşası yapılmıştır. Gözlem evi kuruluş amacı ise astronomi ve uzağa erişim için evrensel bir araştırma merkezi düşüncesiymiş. Meraga’da bulunan gözlem evi Çin, İstanbul, Semerkant ve Hindistan gibi sonradan yapılan rasathaneler üzerinde etkisini yansıtmaktadır. Gözlem evi çevresi itibari ile 14 bölümden oluşuyor.
- Kütüphane,
- Taş duvar çentikleri,
- Kırsal kompleks,
- Kaplama duvarlar, (Güney ve Kuzey duvarları)
- Kaplama duvarlar, (Doğu ve Batı duvarları)
- Röportaj alanı,
- Gözlem evi kulesi,
- Döküm atölyesi,
- Beş dairesel birim alanları,
- Konut yapılar,
- Kare platform salonu,
- Konferans salonu,
- Kaldırım alanları,
- Mağara.
İlhanlı Devleti İhtisas Müzesi
İlhanlı Devleti İhtisas Müzesi, Ulusal Meclis tarafından 13. yüzyılda inşa edilmiş. 1984 yılında ülkenin kültürel mirasının temeli ile bu saray tarihinin farklı dönemlerinde farklı malzemeler ile Meraga Müzesi olarak tekrar restore edilerek değiştirilmiş. 1996 yılından bu yana açık ve İlhanlı Müzesi olarak ziyaretçilerini kabul ediyor. İlhanlı ihtisas müzesinde çanak çömlek, çini, sikke, metal işleri, cam işlemeleri ve yazmalar gibi çeşitli tarihi eşyalar sergilenmekte. Tarih meraklıları için gezilmeye ve görülmeye değer koleksiyonlar mevcut.
Çömlekçilik Koleksiyonu
İlhanlı döneminde çömlekçilik sanatı İslam döneminde çömlek altın çağı olarak bilinmekte. Turkuaz renk ağırlıklı işlemeli dekorasyonları ile çömlek sanatına dair balık, ördek ve kuş gibi hayvanların dekorasyonları ile işlenmiş çömlekler tarihe adeta ışık tutmakta. Meraga bu dönemde de çanak çömlek üzerine önemli merkezlerden biriymiş.
Sikke Koleksiyonu
İran Devleti’nin kullandığı eski sikkeler bu koleksiyonlar arasında yerini alıyor. Meraga Müzesi, İlhanlı devleti zamanında kullanılan değerli sikkelere ev sahipliği yapıyor. Ticari olarak ortak kullanılan paralar o dönemler gümüştenmiş. Törenlerde kullanılan altın sikkeler, örneğin festivaller ve günlük ticaret için kullanılan bakırlar ise yine bu dönemde kullanılırmış. Dönemin tarihini, geleneksel kültürünü ve medeniyetini anlamak için sikkeler üzerinde yer alan çeşitli desenler daha öğretici olacaktır.
Metal Parçalar
Müzenin bu bölümünde bronz kandil, bronz şamdan ve diğer metal işleme eşyaları bulunmakta. Kabartmalı metal parçalar da dönemin yine diğer değerli metal eşyaları arasındadır.
Cam Parçalar
Cam işçiliğine ait muazzam eşyalar İlhanlı döneminden kalmadır. Üreticilerin İlhanlı döneminde özellikle Mısır ve Suriye’ye işlemeli cam eşyalar yaptıkları bilinmekte.
Gonbad-e Kabood
6. yüzyıla dayanan bu yapı savunma kulesi olarak kullanılmaktaymış. Ne yazık ki yapı hakkında bir kitabeye rastlamadım ve detaylı bilgi de bulunmuyormuş zaten.
Qafariyeh Park
Kare şeklinde olan bu yapının 7. yüzyılda inşa edildiği biliniyor. Hakkında detaylı bir kitabe ve bilgi bulunmuyor.
Meraga ve Bunab küçük bir yer ve pek fazla gezilecek yeri yok. Dolayısıyla araç ile gezdiğimiz için bir noktadan diğer bir noktaya çabucak geçebiliyorduk. İran araçlarını da kullanma deneyimi yaşamıştım. Neyse ki Tahran trafiğinde değil(!) 🙂
Meraga ve Bunab gezimizin sonunda Heydar marketten bir şeyler aldı ve daha sonra bizi öğle yemeği için evine davet etti. Meraga’nın kuzey bölgesi müreffeh, gelir düzeyi yüksek kişilerin yaşadığı bir bölge. Güneyi ise gelir düzeyi düşük ailelerin yaşadığı yer. İki bölge arasındaki yapılar da bu farkı belirgin bir şekilde gözler önüne seriyor. Heydar ve ailesinin oturduğu yer şehrin kuzeyinde, beş bloktan oluşan bir site. Eve geldik. İki kat çıktıktan sonra kapıyı Heydar’ın eşi Susan hanım ve kızı Sevda açtı. Sağ olsunlar, oldukça sıcak karşıladılar beni. Öğle yemeği biz geldiğimizde hazırdı ve fazla beklemeden yer sofrasına oturduk. İran’ın yöresel çorbası ve sonrasında büyük bir cam kase içerisinde sunulan pirinç pilavın ortasında bölünmemiş tam bir kızarmış tavuk. Herkes yiyeceği kadar tabağına alıyordu. Tabağıma bir miktar pilav ve tavuk alarak bir güzel karnımı doyuruyordum. Yemeklerimi yiyerek sofradan kalkıyor ve hemen ardından demlenen has İran çayı ile çaylarımızı yudumluyorduk. Heydar, ben ve Nader keyifli bir sohbet gerçekleştiriyoruz. Eşi de pek çekingen değildi ve sohbetimize eşlik ediyor, ufak kızı Sevda ise biraz çekiniyordu benden.
Çaylar gidiyor yerini şerbet ve kavun alıyordu. İran gerçekten misafirperver bir ülke. Heydar’ın eşi, Türk olduğumu öğrenince daha bir mutlu oluyor ve Türkiye hakkında merak ettiği ne varsa soruyordu. Heydar ve ailesi beni çok sevmişlerdi. Bu sıcak karşılamaları ve içten misafirperverlikleri nedeniyle mahcup olsam da onları kısa süre çok sevmiştim. Heydar bana, bu gece bizde kalacaksın Fatih dediğinde ise ilk önce rahatsızlık vermek istemeyip kibarca davetleri için teşekkür edip geri çevirsem de eşi ve Heydar kalmam için bir hayli ısrar etmişlerdi. Bu samimi ısrarları üzerine davetleri için kendilerine teşekkür edip kabul ediyordum. Ne yalan söyleyeyim, İran’da bir aile evinde kalmak, onların günlük yaşamlarını gözlemlemek, deneyimlemek ve kendileriyle iletişim kurmak çok özel bir deneyim. Sohbetimiz çok keyifliydi, akşama tekrar çay ve sohbet edebilme fırsatı yakalamış oldum. İran’da yerel bir ailenin yanında kalacaktım. Onlara tüm sorularımı sorabilir, 1 gün dahi olsa günlük yaşantılarını, akşam yemeği, sabah kahvaltısı (subhane) gibi yeme-içme davranışlarını gözlemleye bilecektim.
Evden ayıldık. Nader’in işleri vardı ve kendisini Bunab’a bıraktık. Nader, seramik işleri yapıyor ve bazen düğünlerde keman çalıp şarkı söyleyerek para kazanıyor. Nader’i Bunab’a bıraktıktan sonra tekrar Heydar’ın aracı ile Meraga’ya tekstil atölyesine geliyoruz. Burada Heydar’ın birkaç işi var ve onları tamamlayacaktı. Ben de o sırada atölyeyi geziyorum. Atölyede bir erkek ve beş kadın çalışıyor. Kadınların benden çekindiklerini hissettim. Yüzlerini peçeleriyle kapatıp benden gizliyorlardı. Amacım onları rahatsız etmek değildi ve huzursuz olmamaları için atölyeyi gezmeyi bırakıp Heydar’ın yanına geçtim. Elbette yüzlerini saklamalarını gayet tabi normal karşılıyorum, çünkü insanların kabul gördüğü bir takım değerler ve inançları vardı. Bunları hoşgörü ile karşılamalı ve saygı duymalıydım.
Saat 18:00 olmuştu. Ben ve Heydar atölyeden ayrılıyoruz. Atölyeyi akşam 19:00’da çalışanlar kapatacak. Heydar ile eve geliyoruz. Meraga’da yapacak pek de fazla bir şey yok. Eve geldik ve günün yorgunluğunu bir demlik çay ile üzerimizden attık. Heydar duş almamı istedi, ben ise nezaketen kabul etmek istemedim. Zaten 1 gece kendilerine misafir olacağım, bir de duş olayı olmaz deyince tabi ki bu durumu pek hoş karşılamadılar. Amacım pek fazla kendilerine rahatsızlık vermek istemediğimden. Bir kaç kez ısrar etmeleri üzerine kabul ederek duşumu aldım. Gerçekten çok keyifli bir gün yaşıyordum Meraga’da. Değerli bir aile ile bir arada olmak İran gezime farklı bir boyut katmıştı. Duşumu alıp çıktıktan sonra Heydar nargileyi hazırlamış beni bekliyordu. Heydar ile geçtik nargilenin başına ve ATV’de Karadayı dizisi açık sohbet etmeye başladık. 🙂
İran’da, başta Karadayı ve Muhteşem Yüzyıl dizileri olmak üzere çokça Türk dizileri izlenmekte. Zaten Türk şarkıcılara ve Türk dizilerine sempati duyduklarını okumuştum İnternetten. Hatta yeni kuşak gençlerin hepsi İran kanallarından çok Türk kanallarını açıyor, dizilerini izliyor ve güzel de Türkçe konuşabiliyorlar.
Nargile içiminden sonra başlıyorduk uzun uzun sohbet etmeye. Heydar’ın eşi bana Türkiye hakkında merak ettiği soruları soruyor ben ise İran kültürü hakkında kendisinden bilgiler alıyordum. Kültür takası! Çok güzel değil mi? Ardından İran-Türkiye kültürü kıyaslaması yapıyorduk. Düğününden ekonomisine, yaşamından dini inançlara hatta spora (Traktor Sazi) kadar karşılaştırmalar yapıyorduk. Oldukça bilgilendirici geçen sohbetimizde kendilerinden İran hakkında güzel bilgiler öğrenmiş oluyordum.
Ayrıca Okuyun: İran’ı Ziyaret Etmek İçin En İyi 3 Neden
Uzun uzun sohbetler, nargile ve çay faslı sonrasında akşam saat 23:30 olmuştu. Artık yatma vaktiydi, sabah erken kalkacağız. Heydar atölyeyi açacak ben ise yolcu yolunda diyerek Tebriz‘e geçecektim. Oradan da İstanbul. Güzel geçen bir günün sonrasında Heydar ve ben salonda yer yataklarında yatıyoruz. Deliksiz bir uyku uyuduktan sonra sabah kurulu olan alarmlarımız saat 07:30’da çalıyor ve kalkıyorduk. Evin annesi Susan hanım sabah erken saatlerde kalkmış olmalı ki biz uyandığımızda çay demlenmiş, kahvaltı sofrası da hazırlanmıştı. Kendimize geldikten sonra hazır olan kahvaltımızı yapıyorduk. Kısa süren kahvaltı sonrası artık yavaştan hazırlık zamanıydı. İşte tam da burada film kopuyordu.
Çok farklı duygular içerisine girmiştim bir anda. Hiç çekinmeden beni evlerine davet ettiler, rahat etmem için ellerinden geleni yaptılar. Ailenin küçük kızı Sevda o anda annesinin kulağına bir şeyler fısıldamış olmalı ki, Susan Hanım bana dönerek “Ağa Fateh, kızım Sevda Türkiye’yi çok seviyor. Hep televizyonda sizin denizi görüyor ve kendisi gemiye binmeyi çok istiyor. O esnada gözlerim doldu. Dünden bu yana benden çekinen Sevda şimdi gitmemi istemiyordu. Birbirimize sarıldık ve ona “seni ailenle birlikte İstanbul’a davet ediyorum. Birlikte gemiye bineriz, kuşlara da simit atarız” dedim. Sevda tekrardan annesine dönüp bir şeyler söyledi. Susan Hanım, “Ağa Fateh, kızım Sevda’ya mektup yazar mısın? Kendisi yazacağın mektubu hep saklayacakmış.” dedi. Zaten duygusal biriyim, bunun üzerine iyice gözlerim doldu ve kelimeler boğazımda düğümlenmişti. Sevda, bir kalem ve kağıt getirerek uzattı bana. Gözlerim dolu dolu başladım o an içimden geçenleri kağıda dökmeye. Onu, bir gün kendilerinde kalsam dahi çok sevdiğimi, çok zeki, çok güzel ve çok akıllı bir kız olduğunu yazdım. İstanbul’da onu gezdireceğimi, gemiye bineceğimizi ve martılara simit atacağımızı yazdım. O an tabi gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Engel olamadım kendime. Başımı çevirdiğimde Heydar ve eşinin de gözlerinin dolduğunu gördüm. Sadece bir gün içerisinde tanışıp evlerine davet etmeleriyle gelişen olaylar bu boyuta gelmişti. Sanırsınız kırk yıllık aile dostuyduk.
Helalleştik. Son olarak kağıda açık adresimi yazıp mutlaka İstanbul’a beklediğimi de söyleyerek kağıdı Sevda’ya verdim. Artık gitme vaktiydi. Ayaklandık, sırtladım çantamı ve kapıya doğru Heydar ile birlikte yöneldik. Sevda ve annesi dışarı, kapının önüne kadar geldiler. Susan Hanım ile helalleşip, hazırladığı yemekler için teşekkür ettim ve Sevda’yı da yanaklarından öptükten sonra Heydar ile araca bindik. Evin annesi arkamızdan bir kap su dökerek kucağında Sevda ile bana el sallıyorlardı. Araçtan tekrar başımı dışarı doğru çevirdiğimde ise Sevda ve annesinin ağladıklarını gördüm. Ah! Çok duygusal anlar yaşadım gerçekten ve bu yaşadıklarım benim için unutulmayacak birer anı olarak hafızamda yerini çoktan almıştı bile. Buyurun, Heydar, değerli eşi Susan Hanım ve güzel kızları Sevda.
Evden ayrıldıktan sonra Heydar’ın atölyesine geliyoruz. Dükkanı açtıktan yarım saat sonra da Nader geliyordu. Daha sonra işçiler geliyor ve mesai başlıyordu. Heydar, ben ve Nader Bunab’a geçiyoruz. Bunab’da Nader’in seramik işi yaptığı atölyeye geliyor ve burada demlediğimiz çaydan birer bardak çay içiyoruz. Nader bize keman ziyafeti veriyordu. Kısa ama güzel bir keman faslından sonra Bunab’dan ayrılıyoruz. Meraga’ya gelerek, Nader ve Heydar Tebriz’e gidecek olan ilk araca biletimi alıyorlardı. Bileti almalarına engel olsam da kabul etmeyerek Tebriz otobüs biletimi alıyorlar beni otobüse bindirip yolcu ediyorlardı. Helalleşme vaktiydi. Birbirimize çok içten sarıldık. Çok mahcup olduğumu, göstermiş oldukları ilgi, alaka ve misafirperverlikleri için teşekkür ettiğimi ve kendilerini de en kısa zamanda İstanbul’a beklediğimi söyleyerek ayrıldık. Otobüsteki yerimi almış camdan Nader ve Heydar’a tuhaf duygular içerisinde el sallıyordum. Otobüs hareket etmişti ve Meraga’dan yavaş yavaş çıkıyorduk.
Tebriz’e saat 11:00 sularında geldim. Şehirde biraz oyalandıktan sonra havalimanının yolunu tuttum. Kısa bir beklemeden sonra güzel anılar, harika dostlar kazanarak uçağıma bindim ve İran’dan, bize çok yanlış anlatılan o misafirperver ve iyi insanların yaşadığı komşu ülkeden ayrıldım.